Bu hayata gelmeyi biz seçmedik, annemizi, babamızı biz seçmedik ama seçimlerimizle bu hayatı yaşayamamak tamamen kendimizle alakalı. Güneşin ışığının kara bulutların arasından süzülmesi, çöllerin geride kalıp ormanların karşıda olduğu gerçeğini bilmemize rağmen, umutsuzluğa kapıldık, ne güneş açsın istedik hayatımızda ne de ormana ulaşayım oldu derdimiz.
Yine de kendimizi suçladık, suçladık, suçladık. Ve artık sonuna geldiğimizde hayatın, aslında yaşayamadığımızı fark ettik.
Artık çok mu geç? Buradan dönüş var mı? Ormana ulaşacak enerji kaldı mı? Güneşin bizi aydınlatacağına artık inanıyor muyuz?
Karakterimiz bu yaşadığı hayatı yaşayamama sebeplerini ararken, bunu değiştirmeye yönelik nasıl bir çabaya girecek bunu göreceğiz bu hikayemizde, keyifli okumalar...
Yavuz üç çocuğunu ve eşini gözlerinin önünde kayıp eder. Şizofreni başlar ve ressam bir genç çocuğu en büyük oğluna benzetip kaçırı. Ona kendi oğlu gibi davranır