'Koş, istediğin kadar kaç... Yarın sabah uyandığında yeniden başlayacak her şey. Seçim senin tatlı şey ama yakalandığında nazik olmayacağım bunu unutma. ' Kulağına dolan o uğursuz sesi bastırmak için çabaladı genç kız. Tüm gücünü topladı, aldığı derin bir nefesle sakin olmayı denedi. Derken saklandığı yerin yakınında duyduğu adım sesleriyle nefesini tuttu, korkudan çığlık atmak üzereyken eliyle ağzını kapattı. Bulunduğu yerde gözüne çarpan bir taşı aldı ve bütün gücüyle atabildiği kadar uzağa fırlattı. Uzaklaşan ayak seslerini dinledi. 'Ya şimdi ya hiç' diyerek fırladı aralık olan kapıya. 'Sakın arkana bakma koş' diye kendini teselli ederek titreyen bacaklarına rağmen olabildiğince hızlı ve sessiz bir şekilde dışarıya çıktı. Ciğerlerine dolan temiz hava beynine ulaşınca daha da hızlandı. Deponun bulunduğu ormanlık alanın sonunda ki yolu fark etti. Haftalarca kıpırdamadan duran ve sadece kuru ekmek ve su ile ayakta kalan bedeni artık iflas etmenin eşiğine geldiğinde yola sadece birkaç adımlık mesafesi kalmıştı. Derken birden üzerine çullanan kocaman bir beden ile yerde buldu kendini. 'Hayır, olamaz şimdi değil bu kadar yakınken olmaz' diye düşünürken, ensesinde hissettiği kendininki gibi soluk soluğa olan pis nefes fısıldadı. 'Tuttum seni'