Acile gelen, ölmek üzere olan hastayı kurtardığında hayatının alt üst olacağını bilmiyordu Aslı. O hastanın Türkiye asıllı dünya çapında aranan uyuşturucu baronu olduğunu da bilmiyordu. Bilseydi de bir şey değilmezdi gerçi o bir doktordu ve gelene dini, dili, ırkı, mesleği, iyi mi kötü mü biri olduğunu sormuyor sadece kurtarıyordu. Bu tutumundan dolayı sürgün edileceğini öğrendiğinde kısaca geçmişe döndü, yine olsa yine aynısını yapacağını da biliyordu.
Türkiye'nin en azılı suçlularının bulundupu hapishaneye görevlendirmişlerdi onu. Bak kurtardığın adam bunlardan dermiş gibiydi sürgünü. Kurtardığı adam da o hapishanedeydi, onun korumasında çok da zor geçmiyordu günleri. Yaşlı adam her ne kadar içerde olsa da oradan yönetiyordu çoğu kişiyi. Kimsenin bilmediği şey ise Aslı'nın mesleğini elinden almaya çalışanların artık ölü olduğuydu, o yaşlı adam sayesinde. Günleri bir hapishanede devam edecekti uzun bir süre belki de...
Hayatta ki tek mottosu "Bir gün fikrimi söyleyemezsem, fikrim ne kadar tehlikeli ya da ne kadar basit olduğu önemli değil, bir gün söylemezsem işte o günden sonra bir daha da özgür olamam."olan genç bir savcı, o hapishanede ki suçluların yarısının içer girmesine sebep olan bir savcı. Bir gün hiç karşı gelmemesi gereken birine öyle bir sert çıkıştı ki, onun yanında kim varsa bir olup savcıyı hapse yollayabildi. Zaten hapiste uzun süre yaşamasını beklemedikleri o savcı işk defa adaletin böyle kırıldığına şahit olunca zaten sustu. Şimdi tek amacı adaleti kıran tüm zayıf kişiliklerden kurtulmaktı. Bir suçlu olarak hapishanedeydi ama bilmedikler şey Savcı intikamcının tekiydi. Herkes bu işten nasibini alacaktı. Herkes!