Hikayemizin baş kahramanları Ali ve Ertuğrul isimli iki yağız genç. Ali ve Ertuğrul çok küçük yaşlardan itibaren birbirlerine destek olan, birbirlerine kol kanat geren, kan bağı olmasa bile kardeş gibi olan iyi kalpli ve insanlara yardım etmeyi seven kişilerdir. Ali 2003 yılında Ankara'da doğmuş ve büyümüştür. Babasının tayini gerekçesi ile bir süreliğine Erzurum'a gitmiş ve Ankara'ya tekrar döndüğünde de Ertuğrul adında birisi ile tanışmıştır. Ertuğrul şakaları ile insanları güldüren herkesin çok sevdiği bir kişidir ve Ali'ye kanı çabuk ısınır. İlkokul zamanlarını hep birlikte geçirirler. Ali'nin karnı acıksa Ertuğrul ona yemek verir, kendisi için yaptığı her şeyi Ali için de yapardı. Ali de öyle Ertuğrul'un her zaman arkasında olur ve onu kardeşinden asla ayırmazdı. İlkokul 3.sınıf zamanları gelmişti. 3.sınıf çocukların yaramazlık yaptığı, eğlendiği bir süreçti. Lakin Ali ile Ertuğrul eğlenmek ve yaramazlık yapmaktan çok birbirlerine zaman ayırarak günlerini dolu dolu geçirmeye başlamıştı. Beraber futbol oynamaya giderler, beraber aynı sofradan yemek yerler pek çok işi beraber yaparlardı. Ertesi gün okula gittiklerinde hiç zaman geçirmemişler gibi bir arada olmaya devam ederlerdi. Sınıf öğretmeni Nuray Çiçek ise bu durumu fark etmiş ve günün birinde ikisi ile de konuşmaya karar vermiştir. Nuray Çiçek, sorulması gereken en güzel soruyu sormuş. Bu soru ne mi dersiniz. Siz ikiniz kardeş misiniz? Sürekli sizi bir arada görüyorum ve bu durum ilgimi çektiği için sormak istedim demiştir. Ali ise Ertuğrul ile kan kardeşi olduğunu yani kan bağı olmasa bile onun manevi kardeşi olduğunu söylemişti. Ali ve Ertuğrul iyi anlaşan gerçek dostluk denen kavramı niteleyen gerçek arkadaşlıklar kuran çok iyi bir ikiliydi.