"Ya kimsin sen? Amacın ne senin, derdin ne? Ne yapmaya çalışıyorsun anlamıyorum." Hıçkırıkların arasından zorlukla konuşurken başımı kaldırıp yüzüne baktım. Bakışları garipti. Az önce birini öldürmemiş gibi, masum bir adammış gibi. Üzülmüş gibi. "Benim derdim sensin." Uzanıp kolumu kavradığında hiçbir şey yapamadım. Kilitlenmiş gibi yalnızca onu izliyordum. Kolumu kendine çektiğinde gözlerini benim gözlerimden çekip koluma odaklandı. Kapüşonlumu sıyırıp kolumdaki kesiklere baş parmağıyla dokunmaya başladı. Tek tek hepsinin üzerinde parmaklarını gezdirirken ne yaptığını anlamaya çalışıyordum. "Benim derdim bu kesikler. Benim derdim bu kesiklerin, bu yaraların sebepleri. Bazen yaraları iyileştirmek için sebebini yok etmek gerekir. Yara bantları fayda etmez, merhemler bile iz bırakır. Ama sebepler ortadan kalktığında yaralar artık acımaz, sızlamaz hiç."