Yapayalnız bomboş bir yolda küçük adımlarla ilerliyorum. Etraf karanlık.Tek sorunum ışığı bulmak gibi bakınıyorum her yöne. Buluyorum da, benden geldiğini anlayınca ışığı aramak kadar anlamsız geliyor; bu karanlık ormanın ışığı olmak. Parlayan bedenimde kıyafet yok ama çıplaklığıyla bile fark edilemecek silik bir bedenim var. Amaçsızca gezerken, etrafta bir kadın görüyorum. O da çıplak benim gibi. Uzak olduğum için yüzünü göremiyorum. Ay gibi parlıyor bedeni.Yolun ortasında kalabalık beliriyor bir anda, bir sürü insan geçiyor etrafımızdan. Biz karşılıklı duruyoruz, kimse orada olduğumuzu fark etmiyor. Onun bedeni de silik duruyor. Kimse çarpmıyor da bize. O kadar siliğiz ki, içimizden geçiyorlar. Gözleri kapalı duruyor kadın. Yanına gitmek istiyorum ama adım atamıyorum.Sonra biri çarpıyor bana. Çarparak geçiyor sadece ama bu çarpışmada çok zarar görmüş gibi, acı bir feryat duyuyorum arkamda. O anda kadın gözlerini açıyor. O gözler uğruna kararttığım aynı renk gözlerin de ışığını almış gibi capcanlı bakıyor bana. Ben o gözlere sahip insanların, ışığını söndürürken, annemin gözleri ışık bulmuş gibi. Gözlerimden süzülen sıcak bir şey, yanaklarımı ıslattığında silmek için kaldırıyorum elimi. Yavaş bir hareketle siliyorum sıcak sıvıyı. Yüzüme daha fazla yayılan bir şey olduğunu anlayınca, bakışlarımı elime indiriyorum. Elimdeki kan; yapışkan, kırmızı bir sıvıya dönüşüyor. "Damarlarında ki kan benim. Akmayı durdurdum ve ben kuruyana kadar yaşayacaksın." Diye fısıldıyor beynimin içine. Yüksek bir ses duyuyorum sonra, sesle gelen sıcaklık terletiyor beni. Alnımda ve boynumda biriken ter taneleri bir yerden komut bekliyormuş gibi hareketsiz duruyor. Ani bir hızla kaldırıyorum başımı. Annemin orada olmadığını ve tam onun bana baktığı yerde bir ayna görüyorum. Ayna da bir çift göz.
1 part