"Sana, bana aşık olmamanı söyledim. Neden beni dinlemedin."
•
Genç depresif bir kız...
Ressamlık tutkusu onu ölüme götürürken, küçüklüğünde babasının bıraktığı kalıcı travmalar, hissizlik duygusuyla başa çıkmak için kullandığı sigara, kahve ve kendi vücuduna yaptığı eziyetler.
Duru abisinin ölümünü kabul etmeyip babasına duyduğu nefret onu hissizleştirir, babası öldükten sonra Duru, babasından kalan son anısını yaşatmak uğruna girdiği bu yolda karşılaştığı, karamsar, başı dertten kurtulmayan Ayas'la uzun denilecek kadar kısa, kısa denilecek kadar uzun bir zaman geçirir.
Ayas daha küçük yaşta annesinin babası tarafından şiddet gördüğü ve bunu unutmak için taşındığı şehirde, takıntı yaptığı toksik ilişki arkadaşlarına da olduğu kadar kendisine de yansır.
Eski sevgilisi Ceren'i takıntı yapan Ayas, bu duygudan kurtulmak için karşısına çıkan bu fırsatı değerlendirecek mi?
Yoksa bu fırsat onun kaderi mi?
İki insan, iki babasız yetim.
Biri kader, biri ölüm.
•
NOT: BU HİKAYEDEKİ TÜM OLAYLAR, İSİMLER HAYAL ÜRÜNÜDÜR.
Yeni hikayemdir, yorumlarınızı bekliyorum.<3
Buraya bak cılız okur. Senin geçirdiğin tüm o uykusuz geceler gibi yüzyıllar geçiren Carryhall Lisesi öğrencilerine bak. Bak ve elindeki loş telefon ışığıyla korunmaya çalıştığın gecelerin bu muhteşem yaratığını gör. Bana bak. Ben insan hayatlarını yazdım ve mürekkep olarak kan kullandım. Bana bak ve geceleri güvende olduğuna dair tüm ümitlerini kes!
"Zehir vücudumda yayılırken, okulun ilk günü Leia'nın bana '' Senin başlayacağın okulda hayaletler gezip öğrencileri öldürüyormuş. Ya sana bir şey olursa?'' dediği an aklıma geldi. Artık hayaletlere inanıyordum..."