Altı yıl önce, denizin kıyısından usulca gökyüzüne doğru süzülen bir dilek fenerinin yıldızlara karışmasıyla iki yabancının yolu kesişir, o an evren dokunuşunu yapar, birinin dileği kabul olur: Aşk.
"Her aşk romanı güzel bitmezdi ve aşk, acı ile gelirdi."
Dilek fenerinin ışığı yıldızlara ulaştığında söner; aşk, iki yabancıyı acı bir ayrılığa sürükler ve sonunda kırık bir kalp bırakır.
Altı sene sonra yıldızlar, yarım bırakılan hikâyeyi tamamlamak için bir araya gelir, tanıdık iki yabancının karşılaşmasına şahitlik ederlerken içlerinden biri usulca kayar. Bu sefer kimse dilek dilemez, tek bir dilek önceden kayan yüzlerce yıldıza defalarca fısıldanmıştır.
O dilek yeniden gerçekliğini yaratacaktır.
Dudaklarıma bir buse kondururken "seni seviyorum,ama biraz acı cekmen gerekiyor"
Ben iki yıldır acı çekiyorum,bu ne ki? Boxerini çıkarırken onu izliyordum. Bir yere gelince utanman da kalmıyordu bu adamın yanında. Alışık olduğum şeylerdi. Bir adamın sevmediğin halde her zerresini biliyorsanız buna bir bok denmezdi!
Kalın ve damarlı penisini çıkarıp birkaç defa okşadı. Bunu yaparken gözlerimin içine bakıyordu.
"Hazır mısın?"
Hazır mıyım? Ben çocuk doğurmaya hazır değilim. Ben anne olmaya hazır değilim. Lanet olası hapı yanıma almamıştım! Ayrıca aklıma nereden gelebilirdi ki dağ başında kocamla sevişeceğimiz?
Erkekliğini girişime yerleştirirken birden içime itti. "Ahh!" Tırnaklarımı kollarına geçirdim. İçimde hareket etmeye başladı. Bacaklarımı beline doladım, topuklarım kalçalarına değiyordu. Omuzlarına sıkıca tutundum. Terden ıslanmış Saçlarımı gözümün önüne düşerken tek eliyle geriye attı.
"Kartal!"
"Sikeyim! Seni o kadar özlemişim ki!"
"Ahh! Yavaşla!"
"Hayır bebeğim,bu gece sadece benim istediğim olacak"
Omuzlarına tırnaklarımı geçirirken odadaki tek ses tenin,tene çarpma sesleri,ve kısılan sesimden çıkan inlemelerimdi. Sonuna kadar soktuğu aletiyle hayalarının kadınlığıma çarptığını hissedebiliyordum.