O gün her zamankinden dalgındı. Zaten çoğu zaman dalgın olurdu ama bu sefer bakışları yere çevrilmiş susuyordu. Gözlerindeki çığlıkları duyabiliyordum, oysa günah biçilmiş bir acı gibi susuyordu. Anlatsa rahatlardı belki ama, anlatmaya kıyamadığı bir acıydı bu. En kötüsü neydi peki? Kendi acımı unutup, onun acısını sarmam mı? Belkide öyleydi yada belkide değildi bilemiyorum. Ama hayatta öğrendiğim bir şey varsa o da, doğduğum andan itibaren bana kazık atan bu hayatta başıma gelen en güzel şeydi o. Şimdi hem kendi acım, hem onun acısında boğuluyorum. Benim her gün canımdan can diyordu ama şu içimden bir türlü o gitmiyordu. O kırılma noktamı hatırlıyordum. İçimden sert bir küfür savurarak hiçbir şeyin düzelmeyeceğini anladığım o en çirkin anı. Ama hayatta herkesin bir mucize hakkı vardır, benim mucizem oydu.