Aşağı doğru baktım, ne kadar yüksek bir binaydı burası. Şansıma bugün terasta kimse de yoktu. Gerçi normalde çok şanslı olduğum söylenemezdi ya. Yeni yıkanmıştım, bugün için en güzel parfümümü sıkıp uzun beyaz elbisemi giymiştim. Bugün, benim için acılarımın dineceği gündü. Tek ayağımı boşluktan aşağı uzattım. ''Affet beni Tanrım! Seni çok seviyorum ama kafamın içindekilere artık dayanamıyorum. Lütfen beni affet!'' diye haykırdım. ''Duyduğuma göre affetmiyormuş'' Arkamdan gelen erkek sesine doğru döndüm. Alaycı bir tonla söylemişti bunu. 2 metreye yakın boyu kocaman vücudu ile fark edilememesi imkansız olan adamı nasıl terasta fark edemediğimi düşündüm. ''Sen nereden biliyorsun ki benim neler yaşadığımı? Ölmek benim hakkım artık! Ben inanıyorum affeder beni...'' ''Tecrübeli olduğum konular, seni affetmesi biraz zor görünüyor.'' dedi. Alaycı cümleleri daha da sinirimi bozarken ayağımı tekrar içeri çekip dönmeye çalıştım. ''Sen kim oluyorsun ki...'' diyemeden ayağımın yerden çekildiğini ve boşluğa tekrar düştüğümü zannettim. Beynimin içinde yine o görünmeyen varlıklar rahatsız edip aklımı bulandırıyor anlamadığım dilden konuşuyorlardı. Dengem bozuldu ve tüm vücudumu koca bir boşlukta sallanırken hissettim. Son gördüğüm bana doğru açılan 2 çift kanattı.