"Zararıma bir anıyı, bir unutuşa yeğ tutardım." Dedi çekip gitmeden önce. Adımları yeri göğü inleterek bana olan nefretini haykırıyordu. Gitme diyebilirdim. Kalbime akıttığın zehrin beni yerle yeksan etmeden geri dön diyebilirdim. Ama şu saatten sonra onun içinde bir gram olsun yerim varsa onu da kaybetmekten korktum. Ağzımdan çıkacak tek bir sözcük benden daha fazla uzaklaşmasına sebep olur diye sustum. İnsan sevdiği birinin nefretini gözlerine bakmadan, ellerini tutmadan, sözlerini yutmadan anlar mıydı? Bu adam bana nefretle bakıyordu ve içindeki kor ateş öylesine büyüktü ki o sadece yanımdan yürüyüp geçerken bile ardından kalan rüzgarı "senden nefret ediyorum" diye haykırıyordu. Bana bir adım gelse ayaklarım parçalanacak kadar koşacağım adama bir santim bile yaklaşamıyordum çünkü onun içindeki nefret zehir olup çıplak ayaklarımı çürütmeye başlıyordu. Elma ağacında sallanırken düşmeyeyim diye ağacın altında nöbet tutan çocuk büyümüş beni yaralandığım yerden kanatıyordu. Acımadan... Çünkü Abim de ona acımamıştı. Ve ben abisinin günahlarını kaburgalarına gömen suçsuz günahsız bir insandan başka bir şey değildim. Çünkü Poyraz Hisarlı geçmişi silip atabilecek bir adam değildi. Ve ben Bige Gazel, ben sevdiğim adamı bir uçurumdan iterek yoluma devam edecek bir kadın değildim.Todos los derechos reservados