Aşk... Gurur...
Her şey bir iddia ile başlasaydı...
Sizce bu iki kelimeden kazanan hangisi olur? Hangisi daha yoğun yaşanır? Hangisi bizi daha çok yönlendirir? Biri için birinden vazgeçmek zorunda olsak hangisini seçeriz? Ya da ikisi de aynı duyguda harmanlanır mı?
Yeni hikayemizde bu soruların cevabını arayacağız ve bakalım sonunda hangisi bulacağız?
Nisa ve Semih'in dünyasına adım atarak, ikisinin de nasıl değişimler geçirip, neler yaşadığının tanığı olacağız. Bazı yerlerde gülümseyip, bazı yerlerde hüzünleneceğiz çünkü onların bize anlatacağı çok şey olacak. Bakalım siz en çok hangisini haklı bulacaksınız...
Küçükken kalbinizi hiç olmadık birine kaptırsanız, geçen zamanla o yer daha da sağlamlaşsa, sonrasında da onun sizi fark etmesi için bir şansa kavuşsanız ne yaparsınız? Nisa için büyük bir şanstı Semih'in yanında çalışacağı dört ay. Tabi bu işe başlarken attığı adım aslında büyük bir yalandı. Yalanla başlayan bir şeyin devamı sizce nasıl olur? Nisa bize bunun nasıl olduğunu anlatmaya çalışacak bakalım başarılı olabilecek mi?
Hepimiz eskilerin "Büyük lokma ye, büyük konuşma!" lafını biliriz. Sizce bu sözü Semih'in duyması için kaç yıl geçmiş olmalı. Çünkü ettiği büyük laflar, boğazında kalacak. Tabi öğrendiği gerçeklerle de olaylar çok farklı noktalara ulaşacak. Üstelik 'yalan' konusunda çok katı olan biri, hayatının en önemli adımının bunla şekillendiğini öğrense... Mantığı ve kalbi arasında sıkışıp kalsa... Sanırım onun yerinde olmayı hiçbirimiz istemezdik.
Aşk mı, Gurur mu?
Bakalım sizin seçiminiz hangisi olacak? ;)
"mecburdum"
İki hecelik bir kelime aşkı kül etmeye yeter miydi?
Oysa ki bu kelime Ateş'i derbeder etmeye yetiyordu .
Sinirden iki eliyle ardı ardına vurdu başına adam bir şarkının en güzel noktası diye adlandırdığı ses şimdi ölüm fermanıydı.
"Sus lan sus "
Genç adamın yanan yüreğinin feryadıydı .
Bir adım yaklaşmak istesede kadın, adam bir geriledi usulca başını iki yana salladı işaret parmağını kadına uyarır gibi sallayıp.
"Başkasının yüz tutmuş ellerinle sakın dokunma bana seni buna pişman ederim"
sırat köprüsünden çoktan dönüşmüştü bu aşk ,ölmüştü ama toprağa hasretti...
Not:Gerçek hayat hikâyeleri