"SETH!" diye bağırdığımda ağaçların dallarındaki kuşlar uçtu. Olduğum yerde dönüp etrafa daha da odaklanmaya çalıştım. "SETH! Neredesin?" Ses gelmeyince koşmaya başladım. Ayaklarım her toprağa vuruşunda kalbimin atışı gibi kulağımda yankılanıyordu. Ama onu bulmak zorundaydım. Bulmalıydım. Hızımı artırıp ağlayarak koşarken gülün dikenleri elime batıyordu. Ama umursamıyordum. Soluklanmak için durduğumda yine etrafa bakındım. "Seth!" diye haykırdım. Ağlarken ne kadar haykırabilmiştim bilmiyordum. Ama beni duyardı. "Lütfen, Seth! Bu kadar acı yeter. Dayanamıyorum." "Buradayım." Dediğinde başımı hızla yanıma çevirdim. Gözlerimi kısıp ona doğru yürüdüm. En son gördüğümden daha da fazla yakışıklıydı ve mavi gözleri karanlıktı. Uzanıp dokunmak istiyordum. Ama kaybolmasından korkuyordum. "B-ben..." "Buraya neden geldin?" Gözlerimi kısıp "Bilmiyorum. Buraya nasıl geldim, bilmiyorum. Ama uyandığımda buradaydım ve sende buradasın. Bunun bir rüya olduğuna eminim." Dedim acıyla. "Geldiğin yere git, Derin." Dediğinde kafamı iki yana salladım. "Neden bunu yapıyorsun? Neden beni sürekli bir yerlerden kovup duruyorsun? Neden canımı yakıyorsun? Bunu yapma! Beni öldürdüğünün farkında değil misin? En azından iyi olduğumdan emin olmak istesen buda yeterli olurdu." Bana kaşlarını çatıp daha da kararan bakışlarla "Sadece git." Dedi. "Gittiğinde ne demek istediğimi anlayacaksın. O yüzden geldiğin gibi git." "Biliyor musun? Senden nefret ediyorum." geldiğim yöne geri döndüm ve koşmaya başladım. Ama her adımımda tuhaf bir hisle bütün vücuduma ağrı giriyordu. En son ağrılara dayanamadım ve olduğum yere çöktüm.