Karanlık, yalnızca bir terim değil. Baş edilmesi güç, hatta imkansız olan, hem soyut hem de somut bir varlık. Fakat Karanlık, filmlerdeki hayali, spekülatif savaşçı karakterlerden de değil. Bir gerçek. Aydınlığa korku salan, kendisi gibi burak olan vücut bulmuş fedaileri, muharipleri olan bir fıtrat. Ancak Karanlık, özel güçleri bulunan, yenilmesi meşakkatli olan sıradan bir komutan da değil. Kurbanlarına karamsarlık dolu bir hayat yaşatan bir variyet. Ama Karanlık, psikopat, sadist bir işkence makinesi falan da değil. O Karanlık. Tanımlanması ve betimlenmesine satırların yetmeyeceği bir şey.
"Alçin..." İsmimi nerden biliyordu bu kız? "İkizim, sen mi geldin? Göremiyorum, görmem gerekmez mi? Beni yanına almaya geldiğinde bile bana gözükmeyecek misin?" Bu kız neyden bahsediyor? "Annemde yanında mı? Bazen göremiyorum, sizin öldüğünüz günden beri oluyor. Beni bu adamlardan korumak için beni almaya mı geldin?" Bir kaç saniye gözlerim onda oyalandı. Ala'nın sesi bizi kendimize getirdi. "Alin hanım, biz Türk askeriyiz. Bir yaranız var mı? Gözlerinize mi zarar verdiler?" Ala'nın sorularını eş geçti kız. "Alçin burada değil mi? Ölmedim mi? Nasıl olabilir ki, kokusunu aldığıma eminim!"
...