Boseonsang pis bir mahalleydi ancak bir gece yarısı bu pis mahallede kimsenin farketmediği önemli bir şey olmuştu. Beş tane gencin kaderi aynı noktada birleşmişti. Başlarına gelecekleri bilmeden kanatlarını açıp özgürlüğü tatmak için uçtular.
Kader, adalet, dostluk gibi kavramlar üzerinde kafa yorarken bir yandan da aşk çukuruna düşen gençler,hiç farkında olmadan hayatlarının en güzel zamanlarını beraber geçiriyorlardı.
"Bu dünyaya tekrardan geldiğimde sizlerle buluşabilmeyi, Gangnam'ın en ünlü mekanında oturup nefes alamayana kadar yemek yemeyi ve kafayı bulup kendimi kaybedene kadar Soju içmeyi diledim."
"Aptal dünyaya bir kere geliriz. Öldükten sonra bir birimizi göremeyeceğiz. O yüzden-" Jonghyun çakmakla Kibum un söndürdüğü mumlara tekrar uzandı. "- gözünü kapat ve düzgün bir dilek dile."
"Kendini dilek tanrısı mı sanıyorsun boş beyin?"
Minho Jonghyun'un omzunu ittirdi. Jonghyun gülerek mumları yakmaya devam ediyordu. Dilek dilemek Kibum'un umurumda değildi, yenisine gerek yoktu. Dünyanın en boktan yerinde 4 tane arsız gençle inanılmaz bir bağ kurmuştu. Artık Monterey'e gitmese de olurdu.