"Bir oyun oynayalım, bu oyunun kralı ben, kadınım ise sen olacaksın. Söyle küçüğüm, benimle cehenneme ilk adımını atmaya var mısın?"
Bir insan iki renk olamazdı, bir insan acımasız ama aynı anda merhametli de olamazdı. İnsanın ensesindeki şüphe kokan ter, eninde sonunda yakalanırdı ama sorun şuydu; hangi renge yakalanırdı?
Koyu yeşillere mi yoksa kahverengilere mi?
Az önce bana bir teklifte bulunan iki çift göz söylediklerimin hedefiydi. Bir insanın gözleri aynı renk olmayabilirdi ama kendi rengini seçip benimsemek insanın kendi elindeydi.
Bir tarafta; kapkara, ruhsuz, empati yeteneği olmayan kahveler vardı, diğer tarafta ise; merhametli, vicdanlı ve kusurlarıyla birlikte çırılçıplak karşımda duran bir adet yeşiller vardı.
Benim tarafım belliydi, ben her zaman yeşil taraf olmuşumdur, gözlerim de bunun kanıtıydı ama iki tarafa sahip olan Devran Dinçer hangi taraftı?
Kahve mi yeşil mi?
İşte bu cevabı sadece o biliyordu, benim tek bildiğim şey kahvelerde boğulacak ve diri diri gömülecek olmamdı ama yeşillerde yaralarımı saracak ve kendimi artık sevecek olmamdı.
Yeşillerinin etkisiyle iyileşecektim ama yeşiller bana kendisini açmaya hazır mıydı ki?
İşte bunu sadece o biliyordu, Devran Dinçer biliyordu.
Harry'nin gerçekten hatırladığı son şey, Voldemort'un karşısında durup yüzüne doğru uçan öldürücü laneti izlemekti.
Daha sonra King Cross İstasyonu'nu andıran tüylü beyaz bir arafa geldi ve devam etmek ya da geri dönmek arasında seçim yapmak yerine bambaşka bir şey yaptı.
Ve Dudley'nin on birinci yaş gününün sabahında dolabında uyanır.
Çünkü bu mantıklı.
(Hayır, hayır öyle değil.)
Ama Harry yine de bu durumu kabullenecek.
hikaye hakkinda hiç bir hakka sahip değilim bütün haklar shadowscribe aitir ve hikayenin gerçek adı Harry Potter and the Greatest Show