Gökyüzü fazlasıyla bulutlu. Tatlı bir esinti saçlarımı okşuyor. İçimde nedenini bilmediğim bir mutluluk ile gökyüzündeki bulutları izliyorum. Bir tanesi maymuna benziyor, tam yanındaki de traktör gibi. Belki şu büyük bulut kocaman yaşlı bir ağaçtır. Parmağımı uzatıp bulutlara dokunmaya çalışıyorum. Saçlarım burnumu gıdıklıyor, kıkırdıyorum. Gözlerimi kapatıp gözümde canlandırıyorum.
Maymun neye benziyor, ağaç ne kadar yaşlı, o traktör ne kadar büyük tekerleklere sahip... Yavaşça kaybolmaya başlayan güneşin ışıltısı son kez yüzüme çarpıyor. O son sıcaklığın ardından bir gölge hissediyorum ama bulutlar kadar uzak bir gölge değil bu, çok yakın. Gözlerimi açtığımda minik bir çığlık ile geriye sıçrıyorum.
Karşımda yüzüme doğru eğilmiş bir çocuk görüyorum. Saçları tamamen kazındığı için kulakları kocaman geliyor gözüme. Korkumun yerini kahkahalar alıyor. Çocuk da bana eşlik edip yanıma oturuyor.
"Gözlerin kapalı ne yapıyorsun, uyuyor muydun?"
Gözlerimi ondan ayırıp tekrardan bulutlara bakıyorum.
"Hayal kuruyorum."
Çocuk da başını kaldırmış bulutlara bakıyor.
"Neyi hayal ediyorsun? Gökyüzünde ne var ki."
Gördüğümü görmüyordu sanırım.
"Bir maymun, bir traktör, bir de ağaç."
Anlamayan gözlerle bana baktığında ona gökyüzünü gösteriyordum. Yakalamak istercesine elimi buluta doğru uzatıyorum.
"Bak bu bulut balığa benzemiyor mu sence?"
Benim gibi elini uzatıyor. Başparmağı ve işaret parmağı arasını açıyor sanki bulutu tutar gibi. Gülmeye başlıyor.
"Hayır! O balık değil, o bir denizkızı."
"Bir daha yüksek sesle konuşma yok tamam mı?" Sesinde yumuşak bir tını vardı. Normalde ona göre olmayan bir sesti. Yutkunmamak için zor tutum kendimi.
"Niye ki?" Demeden edemedim. Merak ediyordum benim ondaki yerim neresiydi?
"Sesinin kısılmasını istemiyorum Akça."
"Niye?" Dedim tekrardan. Sinirlenmesini bekledim ama sakince soruma cevap verdi.
"Senin sesini duymam gerekiyor."
"Niye?" Sabır diler gibi başını iki yana salladı. Yüzünü yüzüme yaklaştırıp gamzelerini göstererek gülümsedi.
"Sesin bana huzur veriyor."