2003 Aralık
Hava buz gibi… İliklerime kadar üşüyorum. Sanki sekiz yaşındayım
ve sanki bugün, babamın dayaklarına işkenceyi de eklediği
gün. Üzerimde söndürdüğü sigaraların acısını duyuyorum, ama bir
farkla; söndürdüğü yerler yanmıyor artık, aksine buz gibi. Attığı her
ustura kesiğinin izleri duruyor ama artık çirkin görünmüyor gözüme.
Annem bir köşeden olanları izliyor, bağırmalarımı duymuyor, sadece
gözyaşı döküyor. Yoksa bir anne; evladına ağlama demez mi, ben buradayım
demez mi? Bu katil ruhlu adamın beni her gün biraz daha
ruhsuz yapışını öylece izler mi? Evladının geleceğini karartmasına
izin verir mi?
Acaba annem, küçücük yüreğimde bu kadar nefret barınmasının
tek sebebinin kendisi olduğunu bilse, bir daha nefes alabilir miydi?
Canımın yanışını izlerken karşı koymamasının bedelini hiç düşünmemiş
miydi? Şimdi her şey için çok geç. Bugün ilk cinayetimi işledim. Şu
an kendimi olabildiğince güçlü hissediyorum.
Artık canım yanmıyor.
Birce Sağlam, Diyarbakır'da görev yapan bir Türk askeridir. Kendisine gelen telefonla, ''Pençe'' isimli özel bir time alındığını öğrenir. Görev için gittiği Hakkari'de hayatının aşkını bulacak, aynı zamanda geçmişten gelen bir gölgeyle savaşacaktır.
"Bir ülkü uğruna geçen bunca sene, bir ülke uğruna çekilen bunca çile. Sen asker, bu bayrağın alltında nefes aldığın sürece, değişemezsin şu Türklüğünü hiçbir şeye."