"Neden geldin?"
Yeşil gözleri hüzünle gözlerimi buldu, önce yavaşça elini kaldırdı daha sonra yanağım avucunu doldurdu. "Eğer istersen, giderim." Gözlerimden yaşlar dökülürken aynı anda sinirden gülmeye başladım. Elini yanağımdan ittim.
"Ne kadar zaman oldu seni görmeyeli? Senin kokunu duymayalı, senle uyumayalı kaç gece oldu biliyor musun sen?"
Bağırıyordum. Ellerim, sesim titriyordu. Ama durmuyordum da. "Bunu bana yapamazsın anladın mı? Bunu bana yapmaya hakkın yok. Bir anda hayatımdan çıkıp, sonrasında hiçbir şey olmamış gibi hayatıma tekrar giremezsin." Bedenini hızlıca ittirdim, sırtı sertçe duvara çarptı.
Büyük bir suçlulukla gözlerime bakıyordu. İkimizde berbat haldeydik. Sırtı duvarda, gözleri gözlerimdeyken yaklaştım ona ve fısıltıyla konuştum.
"Sana alışmışken gittin, yokluğuna alışmışken geri geldin. Sensiz geçen her gecemde yalnızlığı öyle bir hissettim ki Poyraz.. umarım hiçbir zaman ben gibi hissetmezsin." Gözünden bir damla yaş süzüldü. Başı yavaşça omuzuma düştü ve yüzünü boynuma gömdü.
"Şimdi, eğer yine beni mahvetmek istiyorsan git Poyraz.. git ve bir daha asla geri dönme. Asla. "
Bir kaldırımın köşesinde buldum hayalimi.
Gözlerimi kapattım, bıraktım avucuna kalbimi.
Dedi ki, sonuna kadar tutacak mısın elimi?
İçimden cevapladım, birlikte tırmanacağız tüm merdivenleri.
Mumlar üfledim, dilekler diledim.
Kayan her yıldızda adını sayıkladı dilim.
Ve o bana doğru tek bir adım geldiğinde
Ben hiç gitmesin diye bütün yolları denedim.
🏀
"Doruk?" dedim heyecanla. Bakışları yüzümde oyalanmaya devam ettikçe duramadım yerimde. Bir şey söyleyecekti. Bir şey söylemek için buradaydı. "Kaptın mı formayı?"
"Feza," dedi ve seri adımlarla ona doğru ilerlediğim sırada o da birkaç adım yaklaştı bana. Sadece ismimi söylemişti ama heyecanını yansıtması için bu yeterliydi. Devam etmesini beklerken kalbim yerinden çıkacak gibiydi. "Kaptık formayı."