"Neden geldin?"
Yeşil gözleri hüzünle gözlerimi buldu, önce yavaşça elini kaldırdı daha sonra yanağım avucunu doldurdu. "Eğer istersen, giderim." Gözlerimden yaşlar dökülürken aynı anda sinirden gülmeye başladım. Elini yanağımdan ittim.
"Ne kadar zaman oldu seni görmeyeli? Senin kokunu duymayalı, senle uyumayalı kaç gece oldu biliyor musun sen?"
Bağırıyordum. Ellerim, sesim titriyordu. Ama durmuyordum da. "Bunu bana yapamazsın anladın mı? Bunu bana yapmaya hakkın yok. Bir anda hayatımdan çıkıp, sonrasında hiçbir şey olmamış gibi hayatıma tekrar giremezsin." Bedenini hızlıca ittirdim, sırtı sertçe duvara çarptı.
Büyük bir suçlulukla gözlerime bakıyordu. İkimizde berbat haldeydik. Sırtı duvarda, gözleri gözlerimdeyken yaklaştım ona ve fısıltıyla konuştum.
"Sana alışmışken gittin, yokluğuna alışmışken geri geldin. Sensiz geçen her gecemde yalnızlığı öyle bir hissettim ki Poyraz.. umarım hiçbir zaman ben gibi hissetmezsin." Gözünden bir damla yaş süzüldü. Başı yavaşça omuzuma düştü ve yüzünü boynuma gömdü.
"Şimdi, eğer yine beni mahvetmek istiyorsan git Poyraz.. git ve bir daha asla geri dönme. Asla. "
Siz: Sırf beraber çalıştığımız için bana böyle davranmanıza izin veremem, İlker Bey?
İlker bey: Davranışlarımın sebebi sadece beraber çalışmamız değil Başak hanım.
Siz: Peki ya ne?
Siz: Ne bu haddinizi aşmalarınız?
Siz: Sabrımı zorlamalarınız.
İlker bey: Aklımı sikip attığın için bunların cevapları bende de yok. Buna aşk diyorlar ama çok saçma.
İlker bey: Hiçbir insan, bir insanın iradesini bu kadar sikemez.