"Sence ben çekici miyim?"
"Can, bu nereden çıktı şimdi?"
Kalçamın hafif altından tutan eliyle bacağımı sıkıştırdı. "Cevap ver."
"Hayır, değilsin. Çok büyüksün, çok iri yarısın ve çok çirkinsin."
Beyanıma kahkahalarla gülerken ona iyice yapıştım. Gülerken kısılan gözleriyle merdiven basamaklarını ıskalama ihtimali yüreğimi hoplattı.
"Peki benim seni nasıl bulduğumu bilmek ister misin?"
"Hayır, istemem."
Sırıttı. Yanağında minik bir gamze belirirken kendimi ona tapınmamak için zor tuttum. Hakikaten tapılası gamzeleri vardı. Ulan utanmaz herif, zaten zenginsin, yakışıklısın, yeteneklisin, ağzın laf yapıyor, şimdi bu gamze ne? İnsan biraz utanır! Senin ne hakkın var bu kadar kusursuz olmaya? Kapak güzel, kitap mı kötü nedir yani? Evet efendim mutlaka bir arıza olmalı. Ne o ne? O arıza ne? Biri bana bunu açıklasın ya!
İsmimi Gülce koymuşlar ama hiç gülemedim bu hayatta. Kadersizlik peşimi hiç bırakmadı. Daha doğarken yüzümün gülmeyeceği beliymiş benim. Ayağımda olan aksaklık herkesin tuhaf bakışlarına neden olurken adımın anlamı gibi nasıl olurdum ki? Nasıl gülerdim ben?
Peki anneme verdiğim bir söz uğruna değişen hayatım ne olacaktı?
Asaf ile ne olacaktı?
Benim gibi sakat birini sevebilir miydi?