"Aynı şeyleri söyleyeceksin," dedi Hande ve nihayet yüzünü Zehra'ya döndü. "Anladım! Yapamıyorsun, korkuyorsun. Sen bunları yeterince anlattın, ben de yeterince inledim Zehra."
"Öyle değil," dedi Zehra ve bir daha asla bulamayacağını düşündüğü o deli cesaretine sığınarak Hande'nin çatık kaşlarının altından parlayan gözlerine baktı. Hayatı boyunca o çekik gözlerin içinde kaybolmak istiyordu.
"Evet!"
"Nasıl?"
Hande, şaşkınlıkla kaşlarını çattı. "Neye evet?"
Zehra, gülümseyerek Hande'den önce ne söylediğini anlayıp el çırpan arkadaşlarına kısa bir bakış attı ve sonrasında gözlerini şapşal sevgilisine döndü.
"Cevabını geciktirdiğim evlenme teklifine sevgilim. Evet, seninle evlenirim. Hayatımın sonuna kadar senin dışında olmayı isteyeceğim başka biri daha yok."
Uzanıp avuçlarıyla hala şaşkınlıkla onu izlemeye devam eden sevgilisinin yanaklarını kavradı.
"Seni seviyorum," dedi, dudaklarına içten ve özlem dolu bir öpücük kondururken.
"Bende," diye karşılık verdi Hande. Nihayet ayrılıkla geçen acılı haftalar sonunda huzurlu bir nefes alabilmişti...
Uzun yüzyıllar dünyanın bir bölümüne hükmeden geniş bir imparatorlukta gözde olmayan bir vâris kendi içinde var olma mücadelesi verir. Lakin geçmişten tanıdık bir misafirin gelişi tüm dengeleri değiştirecektir.