Ben LalisaManoban.
25 yaşında, Esenyurt'ta bir anaokulunda sekreterlik yapıyordum. Uzun, kalın bukleli, kıvırcık kahverengi saçlarım vardı. Saçlarım belime iniyordu. Gözlerim oldukça büyük mavilere sahipti. Yüzüm yuvarlak, tenim ise beyaza yakındı. Büyük dudaklara, düz bir burna sahiptim. Kuru, cılız denilecek bir bedenim, gür bir sesim vardı. Alnımda belirgin kırışıklıklarım, boynumda kendini belli eden bir benim, üzerimde kareli kahverengi beyaz kabanım, içinde bordo boğazlı kazağım, altımda buz rengi kot pantolonum, ayağımda siyah bileklere kadar olan bir botum vardı.
7 Ocak sabahında ; Esenyurt'ta karlı bir fırtına ortasında yüzlerce insanın ortasında kaçırıldım.
Beni kaçıran adamın yüzü görünmüyordu. Simsiyah gözleri vardı. Siyah bir atkısı, siyah bir montu ve atkısı. Yine siyah olan bir şapkası. Lacivert bir kot pantolonu ve kahverengi bir botu vardı.
Kimse görmek istemedi.
Kimse duymak istemedi.
Kimse sorumluluk almak istemedi.
Kimse şahit olmadı.
Siz olun.
Lütfen.
ᴥ
"Bu bir Milat, Kıyamet."
***
"Tatlı dile, güler yüze
Doyulur mu, doyulur mu?"
Sesli kahkahalar eşliğinde Neşet Babaya eşlik ediyordum, rakı bardağını kafama diktim ardından gözlerim karşı masaya kaydı. Dirseklerimi masaya yasladım, elimdeki rakı bardağını masaya indirdim usulca.
Geldiğimden beri bakışları bakışlarımdan ayrılmayan adama gülümsedim nazlı nazlı. Daha sakin ve yumuşak ve sessiz çıkmaya başladı sesim,
"Aşkınan bakışan göze
Doyulur mu, doyulur mu?"
Kollarını göğsünde bağlamış, bal gözlerin sahibi bana cürretkar bakışlarla bakmaya devam etti, bir ara dudağının köşesi kıvrılır gibi oldu yanımda oturan insanlar umurunda değildi o kendinden emindi. Geceyi onun kollarında bitireceğimden emindi.
***
Hikaye tamamen kurgudur. Gerçek olay ve kişilerle alakası yoktur.