2020 yılı; meydanın kana bulandığı, gökyüzünün ağladığı bir yıldı.
Çok kez bastırılmıştı halk, ölüme terkedilmişti. Yöneticiler kendi aralarında şampanyalar patlatıp para hesabı yaparken, halk yoksulluktan ölüyordu. Ardından çeteler kuruldu, başkaldırılar kendini gösterdi. Yönetim yine bastırmaya çalıştı insanları, ama ne eski celladına aşık halk vardı, ne de onlara boyun eğecek başlar.
Hele ki başkaldıran kadınlar, çöle damlayan yağmur damlaları gibiydiler. Yöneticilerin kadınları aşağılık bir objeden ibaret görmesine karşın, onlar kozasından çıkan bir kelebek gibi savaş vermeye devam ediyorlardı. 3 büyük şehir, yöneticilerin aksine yumruklarını havaya kaldırdıktan sonra kadınlara indirmiyorlardı. Sol göğüslerine bastırarak; ölen yüzlerce kadın ve çocukları kalplerinde yaşatıyorlardı.
İşgal'in ortasında kalan aşklarsa, yavaşça kararıyordu. Zaaflar varken kazanılamazdı savaş. Belki de aksine, güç verirdi. Öyle ki ülkeyi, halkı kurtarmaya sebep olabilirdi. Her birinin kalbindeki ateş, aşkla sönebilirdi. Ya da daha fazla harlanırdı, bedenlerini sarardı.
Tam da bu zamanda, başkaldırmak ne güzel şeydi.
"Sen ben yok çiçeğim, başkaldırı var" dedi birisi, bir zaman sonra tüm halkın bu cümleyi coşkuyla söyleyeceğinden habersiz.
Hikayede geçen kişiler, şehir, kurum ve kuruluşların gerçeklikle bir ilgisi olmamakla beraber, yazılan herşey hayal ürünüdür.
Aşiret + gerçek ailem kurgusu. Birçok klişenin toplamından meydana geliyor, istediğimiz de zaten klişeler değil mi?
İrem yaşadığı şehri temsil etmiş ve Muay Thai alanında Avrupa şampiyonu olmuş başarılı bir genç kızdır. Hedefi, Dünya şampiyonası olan ve onu delirterek çalıştıran koçuyla birlikte Türkiye'yi temsilen şampiyon olmak istemektedir. Ailesi, arkadaşları ya da bir başka şeyi hayatında asla öncelik olarak görmeyen, hepsinin eksikliğini iliklerine kadar hisseden lakin burnundan kıl aldırmayan İrem Sevinç, aslında İrem Sevinç değil; Mardin'in en büyük ağası olan Mehmet Mazharoğlu'nun tek kız torunudur.
Mazharoğulları, kızlarının kasten değiştirildiğini öğrendiklerinde deliye dönmüş ve hızla kızlarını aramaya başlamışlardır. Onlara göre kızları hemen onlara koşup, tıpkı onlar gibi özlem giderecektir. Ortadaki tek ve en büyük sorun ise, küçük Mazharoğlu'nun ailesine rağmen hiçbirinin yüzüne bakmamasıdır.
Önyargılı ağabeyler, küçük kardeşler ve bolca kaos. Mizahın sınırlarını aşmaya ve İrem Mazharoğlu'nun kaos dolu hayatına eşlik etmek istiyorsanız, buyurun.