"Kaknüs Kuşlarını bilir misin?" diye sordu. Başımı iki yana salladım. "Çok güzel sesleri vardır, öttüklerinde etrafında ki tüm kuşlar susar. Ve o susan kuşlara ne olur biliyor musun? Ölürler." Buz kestiğimi hissediyordum, soğuk olan yer oda mıydı yoksa zihnim miydi emin değildim. "Onları öldüren de Kaknüs Kuşu'dur. Sen o Kaknüs Kuşu'sun, öttüğünde çevrende ki herkesi öldüreceksin. Ve Kaknüs Kuşları..." Gözlerimin içine baktı, "Ölecekleri zamanı bilirler, ormana giderler ve odunları bir araya getirip kanatlarıyla onları alevlendirir, çıkardığı alevlerin arasında kendilerini yakarlar." "Ben Kaknüs Kuşu olamam, kendimi yakacak değilim." "Yakacaksın," dedi, ardından sigarasını küllüğe bastırdığında odada külün kokusu yayıldı. "Yakacaksın ve yeniden küllerinden doğup doğmamak senin elinde." ~~ İki kanlı yolum var, biri gittikçe koyulaşıyor. Birisi ise koyulaşmıyor, o zaten oldukça koyu. Hangi yoldan gideceğimi bilmiyorum, ama tek bildiğim bir şey var; birinci yoldan gidersem artık kan gölünde yüzerim, ikinci yoldan gidersem kanın kendisi ben olurum. Ve kimse koyu kan olmak istemez. Birinci yoldan gidemem, çünkü korkarım o kan gölünde boğulmaktan. Ve ben Kumru Adal... İkinci yolu seçtim. Çünkü bilirim, eğer birinci yolu seçecek olsaydım ikincisi doğmazdı. HİKAYE TAMAMEN HAYAL ÜRÜNÜNDEN VE KURGUDAN İBARETTİR. +18 VE KANLI SAHNELERDEN HOŞLANMAYANLAR OKUMASIN.