"Eğer olacakları önceden bilebilseydiniz yine de devam eder miydiniz? Yoksa arkanıza bile bakmadan milenyum hızıyla evrenin en ücra köşesine doğru kaçar mıydınız? Ben tercih hakkımı birinci seçenekten yana kullandım. Peki ne mi oldu? Gelin de neler olduğunu birlikte görelim."
☾⋆。°✩
İyinin kötüye, aydınlığın karanlığa olan savaşında filizlenen destansı bir aşk hikayesi.
Sıradan hayatın sıra dışı bir gerçeğe kapılarını araladığı bir serüven...
Savaşçı prensesin dünyası keşfedilmeyi bekliyor.
Sen de onunla birlikte bilinmezliğin denizlerinde keşfe çık.
☾⋆。°✩
*Wattpad TR'deki ilk Ay ve Güneş temalı fantastik kitaptır.
YILDIZ TOZU EFSANESİ serisi: 1) Ay Taşı, 2) Ay Prensesi ve 3) Ay Tanrıçası (ve İngilizce versiyonu The Stardust Saga: Moonstone) adlı kitaplar tamamen şahsıma ait olmakla beraber tüm hakları saklıdır. Üçlemede bahsi geçen sınırlı sayıdaki mitolojik esas dışındaki tüm kurgu ve karakterler baştan sona özgün olup hayal gücümün ürünüdür. Düşler ülkeme özgün olan içeriğin (bölüm başlıklarının, ırkların, karakterlerin, yerlerin, olay örgülerinin, sahnelerin, repliklerin, uydurma özel isimlerin ve Yıldız Tozu Efsanesi dünyasına özgü fantastik unsurların) serinin içinden seçilip alınması ve çalınması durumunda; veyahut kalemimden dökülen cümlelerin, betimlemelerin ve metaforların izinsiz alıntılanması veya başka dillere çevrilmesi dahilinde; eserlerimi ve içeriğini kopyalayan veya çoğaltan kişiler hakkında avukatım tarafından gerekli makamlarda yasal işlemler başlatılacaktır.
İlk yazılma tarihi: 23 Eylül 2014, bir sonbahar ekinoks festivali günü ⋆。°✩
Wattpad'de ilk yayımlanma tarihi: 4 Mart 2015 ♥
Written in 23 September 2014 and first published in Wattpad in 4 March 2015, the chapters are being republished after receiving official copyright registration for extra protection.
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu. Üzerine titreyen iki abisi, onu hep güldüren kız kardeşi, iyi bir yengesi ve onu sürekli çıldırtan bir hizmetçisi varken hayat ona karşı fazlasıyla cömertti.
Tüm bunları ne bozabilirdi ki?
Bir gece korkunç bir ritüele kurban edildiğinde gözlerini bambaşka bir dünyada açar. Orta Çağın hiyerarşisinin içinde kalmışken eve dönmek hiç kolay değildi. Kendi dünyasında bir öğretmenken Ölümsüzlerin akademisinde bir hizmetçi olunca, sınıf farkının acımasız gerçekleriyle yüzleşir. Burası onun dünyası değildi, burası barbarların hüküm sürdüğü Araftı ve o, hayatta kalmak istiyorsa lüks alışkanlıklarından ödün vermeyi öğrenmeliydi.
***
"Medeniyet yoksunu, vahşi barbar!" diye ona sesimi yükselttiğimde çatılan kaşları umurumda bile değildi. Tüm gün kuyudan su çeken o değildi.
"Şu sivri dilin bir gün başına bela olacak." Sert bakışlarla beni uyardıktan sonra merdiveni işaret etti. "Kahyadan fırça yemek istemiyorsan işinin başına dön."
"O kadın bir cadı." Ondan bahsederken bile tiksintiyle yüzümü buruşturdum. "Bence benden nefret ediyor."
"Hayret." Kaşları alayla yukarı kalktı. "Oysaki çok sevilesi bir kadınsın." İğneleyici sesiyle ters ters ona baktım. "Sizde öyle Savcı Bey," dedim oyunbaz bir ifadeyle. "Sizi görenlerin yüzünde güller açıyor."
"Bunu inanarak söylemiyorsun."
"Tabii ki inanarak söylemiyorum."
Gülerek bana ikinci kez merdiveni işaret etti. "İşinin başına dön aksi taktirde yarın seni sınıfıma almam. Bir hizmetçiye ders verdiğim için yeterince sorun yaşıyorum."
Bu vahşiler kendi dünyamda ne kadar zengin ve asil olduğumu anlamak istemiyordu.