TAMAMLANDI.
✩。:*•.───── ❁ ❁ ─────.•*:。✩
#01.08.24 Tarihi Kurgu kategorisinde 1.
#12.11.23 Aşk kategorisinde 6.
#12.11.23 Romantik kategorisinde 10.
#13.11.23 Romantik kategorisinde 20.
#06.12.23 Kurgu kategorisinde 39.
#14.01.24 Savaş kategorisinde 1.
#01.02.24 Kan Kategorisinde 1.
Yeni Janglet İmparatorluğu'nun kuruluşunun 14. yılında, yüksek sosyetede adı hiç duyulmamış yirmi dört yaşında bir genç kızın evliliği duyuruldu. Çok güçlü olmayan bir Vikont ailesine mensup, sosyeteye çıkışını hiç yapmamış, üstüne üstlük evde kalmış bir kızdı Maria Aldeul. Buna karşın savaş kahramanı ve İmparatorluk nişanına sahip, İmparatorun sağ kolu olan Kont Firansoa ile nişanlanmıştı. Önemsiz bir Vikont kızıyken bir yemin ile birdenbire Firansoa hanesinin Kontes'i olmuştu.
Çoğu insan onun bu pozisyonu hak etmediğini düşündü. Zenginlik, saygınlık, ünvan, yakışıklı bir koca... Her bir kadının hayal ettiği şeylere sahipti ve bunları hak etmek için hiçbir özelliği yoktu. Tek özelliği ağırbaşlı tavırları ve nispeten güzel suratıydı. Düğün günündeki vücudunu su gibi saran gelinliği ve duru sesiyle herkesin aklında "ağırbaşlı leydi" olarak kalmayı başardı. Ne yazık ki Maria, hiçbir zaman ağırbaşlı olmamıştı.
Kontun malikanesinde nöbet tutan bir şövalye, korkuyla mırıldandı. "O değil... O normal bir leydi değil."
*
Hikaye benim eserimdir. Düzgün bir Türkçeyle yazılmıştır. Olaylar, ülkeler ve siyasi düzen Orta Çağı andırsa da tamamen hayal ürünüdür. Yer yer +18 cinsellik ve şiddet içerecektir. Rahatsız olabilecek okurlar için +18 kısımlar bölüm bölüm ayrılmıştır. O bölümleri atlayarak okuyabilirsiniz.
*
Kapak tasarımı: Godeleness
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu. Üzerine titreyen iki abisi, onu hep güldüren kız kardeşi, iyi bir yengesi ve onu sürekli çıldırtan bir hizmetçisi varken hayat ona karşı fazlasıyla cömertti.
Tüm bunları ne bozabilirdi ki?
Bir gece korkunç bir ritüele kurban edildiğinde gözlerini bambaşka bir dünyada açar. Orta Çağın hiyerarşisinin içinde kalmışken eve dönmek hiç kolay değildi. Kendi dünyasında bir öğretmenken Ölümsüzlerin akademisinde bir hizmetçi olunca, sınıf farkının acımasız gerçekleriyle yüzleşir. Burası onun dünyası değildi, burası barbarların hüküm sürdüğü Araftı ve o, hayatta kalmak istiyorsa lüks alışkanlıklarından ödün vermeyi öğrenmeliydi.
***
"Medeniyet yoksunu, vahşi barbar!" diye ona sesimi yükselttiğimde çatılan kaşları umurumda bile değildi. Tüm gün kuyudan su çeken o değildi.
"Şu sivri dilin bir gün başına bela olacak." Sert bakışlarla beni uyardıktan sonra merdiveni işaret etti. "Kahyadan fırça yemek istemiyorsan işinin başına dön."
"O kadın bir cadı." Ondan bahsederken bile tiksintiyle yüzümü buruşturdum. "Bence benden nefret ediyor."
"Hayret." Kaşları alayla yukarı kalktı. "Oysaki çok sevilesi bir kadınsın." İğneleyici sesiyle ters ters ona baktım. "Sizde öyle Savcı Bey," dedim oyunbaz bir ifadeyle. "Sizi görenlerin yüzünde güller açıyor."
"Bunu inanarak söylemiyorsun."
"Tabii ki inanarak söylemiyorum."
Gülerek bana ikinci kez merdiveni işaret etti. "İşinin başına dön aksi taktirde yarın seni sınıfıma almam. Bir hizmetçiye ders verdiğim için yeterince sorun yaşıyorum."
Bu vahşiler kendi dünyamda ne kadar zengin ve asil olduğumu anlamak istemiyordu.