İnsan anlatamadıklarını içine atar,orada saklar,yeri gelince o içine attıkları onu günden güne çürütür.Insanlari anlayamaz,anlattıklarını anlamamamalarına,ona karşı olan nefretlerine,ya da onların nasıl bu kadar acımasız olduklarına.Kendini suçlar,benim hatamdı,benim yüzümden oldu,benim suçumdu diyerek susar...
İnsanlar bir başkasını nasıl aşağayıp küçük düşüreceklerini bilirler.Karşılarindakinin hisleri,düşünceleri,acıları onların umrunda olmaz,onların başına aynıları gelmeden bu gaddarlığa devam ederler.
Yanlızlık,yanında bir sürü insan olsa da yaşanabilir.kendini kalabalığın ortasında,tek başına bulabilirsin.Yanlız olmaktan korkmamalısın,aslında en çok ta kalabalıktan korkmalısın.Çünkü kalabalıkta sırtına bir darbe aldığında bunu kimin yaptığnı bilemezsin,insanlar bunu fırsata çevirir vurdukça vururlar.Sonunda ise sırtında yara bere içinde,bir başına,kimsesiz,öylece terk edilmiş bir şekilde Kalan sen olursun.
Karşına biri çıkıyor,sana ufacık bir yardımı dokunuyor,sen ilk defa sevildiğini sanıyorsun hatta aşık oldum diyorsun kendince.Fakat aşk öyle bir şey ki seni en ummadık anında,hiç beklemediğin kişiden vuruyor...
Uzatmayalim daha fazla.Bu hikâye sesini duyuramayanlara,aşık olup ihanete uğrayanlara,kendini yanlız hissedenlere itafendir.
Anlattıklarımı herkes duyar,sen anlattamadıklarıma kulak ver...