Gelecekten gelen bir Tanrıça.
Sevdiklerini korumak için kendini feda etmeye hazır bir Tanrıça.
Sevdiği adamı kurtarmak için geri dönen bir Tanrıça.
Ejderhaların Tanrıçası, Ejderhaların Annesi, Ejderhaların Arkadaşı ve daha nicesi...
O bir çift element kullanıcısı, Tanrıça gelene kadar diyarın en güçlü element kullanıcıların dan sadece birisi.
Arkadaşlarını korumak için herşeyi yapan bir elementa.
Ateş ve Hava'nın vârisi, Element diyarının göz bebeği ve daha nicesi...
O bir Toprak vârisi, Çiçekler, Ağaçlar, bitkiler, hayvanlar ve daha nicesi hepsi onun nefes alma kaynağı.
Sevdiği adam ve arkadaşları onun için çok kıymetli.
Doğanın kızı, Peri, Yeşilin kızı ve daha nicesi...
O bir Su vârisi, Şakaları, gülen yüzü ve samimiyeti ile herkesi kendine hayran bırakan vâris.
Arkadaşları ve Ailesi onun için çok kıymetli.
Gülen yüzlü vâris, Neşe kaynağı, Suyun oğlu ve daha nicesi...
O bir Hava vârisi, Sertliği, Âsi oluşu, Asilliği ile dillerden düşmeyen bir Vâris.
Sevdiği kadın ve arkadaşları onun için çok kıymetli.
Suratsız vâris, Hava'nın oğlu, Hırçın ve daha nicesi...
Hadi sizde gelin ve bu maceraya hep birlikte ortak olalım 💙✨
Kapak: benbittimaq
Astsubay Kıdemli Başcavuş Tuğra Duman, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin seçkin bir birimi olan Pençe timinin yardımcı komutanıdır. Görev, sınır ötesindeki tehlikeli bir terör hücresini etkisiz hale getirmektir. Ancak operasyon sırasında Tuğra, gizemli bir şekilde ortadan kaybolur. Tim, Tuğra'sız dönmenin acısını ve şaşkınlığını yaşarken, Tuğra ise kendini beklenmedik bir zamanın içinde bulur. Tam 300 sene önceye, İskoçya'ya gitmiştir.
Tuğra, hem kendi gerçekliğine dönmeye çalışırken hem de İskoçya'nın gizemli topraklarında hayatta kalmaya çalışır. Bu süreçte zamanın ve mekanın sınırlarını zorlayan aşk, dostluk, gizem, aile ve sadakat hikayesi de gelişir.
Hayatının yeni savaşı başlar, bu sefer kılıçlarla...
Kesit:
---
Bir Ingiliz kadınının burada ne işi var?" Diye devam etti karşımdaki adam İngilizce konuşarak.
"İngiliz değilim, Türküm" dedim ama adamların hepsi anlamaz gözlerle bakmaya başlamıştı. Zaten vücutları komple boyanmıştı ve korkutucu tipteydiler.
"Türk mü?"
Neler oluyordu??
Az önce çatışmanın ortasındayken ortalık kurak araziydi. Mağaranın arka kapısından çıkınca böyle büyük bir ormana nasıl gelmiştim ki? Hem ben haritacıydım ve bölgede böyle bir orman olmaması gerekiyordu. Birazdan tim arkadaşlarım da beni bulurdu nasılsa.
"Bizimle geliyorsun" diye devam etti esmer, uzun saçlı dev gibi olan adam.
"Burası neresi?" Dedim aynı adama bakarak. Sanırım bu grubun lideriydi. Kamuflajıma attığı tuhaf bakışları ise görmezden geldim. Ancak kısa süren sessizlikte, o boğuk sesini tekrar duydum.
"Klanıma hoş geldin küçük kız..."