Kim bilir bu kaçıncı buluşmalarıydı, hatırlamıyordu. Belki yirmi, belki otuz ve belki de çok daha fazla, kimin umurunda. Havin, bedeninin her zerresine kadar Demir'in dokunuşlarına bu denli teslim olmuşken, başka şeyler düşünmek istemiyordu. Çünkü Demir'in dudaklarında yanıp tutuşan Havin'in sadece solgun dudakları değildi, ruhunun en kuytu derinlikleriydi.
Zaman durmak bilmiyordu, zaman akıp gidiyordu, zaman kavramını yitiriyordu iki beden bir olunca.
Nefes nefese kalan bedenlerine inat tutku yorgun değildi.
Herşey mümkündü artık, herşey mümkündü...
Hazzın doruklarında bile gözyaşlarını tutamayan bir kadın.
Sadece anın zevkini en uç noktalarına kadar yaşamaktan başka hiçbir şey düşünmeyen bir adam.
Karanlık döngünün küllerinden doğan bir mucize.
Nirvana'ya ulaşan sonsuz bir tutku.
"Bütün zincirlerinden kurtulmadan özgürlüğe ulaşamazsın!.."
NOT✍️ (( Kitabın bütün telif hakları şahsıma aittir...))
( 26.05.2023 )
"Ama bilmelisin; Sarraf tüm değerli taşları satar, bir tek Yakut'u kendine saklar."
-
Birbirimizi severek gururumuzu yitirdik, ihtiraslarımızın esiri olduğumuz yerde aklımızı ve korkup uzaklaştığımızda bağımızı yitirdik.
Geri döndük, kazanacağımızı sandığımız her an kaybederek inancımızı yitirdik.
Birbirimizi yitirdik.
Kendimizi bitirdik.
Ve geriye, birkaç hatıradan başka hiçbir şey kalmadı; ama onları da anımsayamıyoruz.
Çünkü çok sevip de yine yenilmekten korkuyoruz.
Fakat onsuz bir savaşın galibi olmak fazlasıyla vahim,
bu yüzden onu sevmek-
Unutmamam gerekli; birbirimizi severek gururumuzu yitirdik, ihtiraslarımızın esiri olduğumuz yerde aklımızı...