DOĞA ANA
  • Reads 4,690
  • Votes 1,104
  • Parts 37
  • Reads 4,690
  • Votes 1,104
  • Parts 37
Complete, First published May 27, 2023
"Ben dinler, yazarım..." serisinin birinci hikayesi.

Zehra Kadın ise yalnız başına yerin altında koşmuştu ve güvenebileceği tek varlık kendisi olmuştu. Henüz yalnızken yaşadığı korkunun etkisinden yeni çıkmıştı ve bu yüzden yanında güvenebileceği birileri olsa da karanlığa yeniden girmek istemiyordu. 

Fakat Selçuk Öğretmen hep gelişiyordu, öğreniyordu. İyi bir öğretmen olmamın kuralı da bu idi, sürekli öğrenmek ve tecrübe etmekti. Gelişmeyi, her zaman öğrenmeyi ve merak duymayı, kendini yenilemeyi bilen bir eğitmendi. Sarman ile karşılaştığında mantıklı bir açıdan bakıp yaşadıklarının hayal olduğunu düşünürken, her şeyin bir deneyim olduğunu hatırlamış ve kendini güçlendirmişti; şimdi cesaret veren, güven veren oydu.

Verdiği cesaretin, bakışlarının güçlü bir etkisi olacaktı ki Satı Ana ve Zehra  Kadın, Selçuk Öğretmen ile Beria'nın arkasından mağaranın kocaman girişinden karanlığa daldılar. Kuşlar kanatlarını hala iki yana açmış, kıpırdamadan duruyorlardı.
All Rights Reserved
Sign up to add DOĞA ANA to your library and receive updates
or
#39virüs
Content Guidelines
You may also like
MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oldu) by Maral_Atmc6
72 parts Ongoing
Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu. Üzerine titreyen iki abisi, onu hep güldüren kız kardeşi, iyi bir yengesi ve onu sürekli çıldırtan bir hizmetçisi varken hayat ona karşı fazlasıyla cömertti. Tüm bunları ne bozabilirdi ki? Bir gece korkunç bir ritüele kurban edildiğinde gözlerini bambaşka bir dünyada açar. Orta Çağın hiyerarşisinin içinde kalmışken eve dönmek hiç kolay değildi. Kendi dünyasında bir öğretmenken Ölümsüzlerin akademisinde bir hizmetçi olunca, sınıf farkının acımasız gerçekleriyle yüzleşir. Burası onun dünyası değildi, burası barbarların hüküm sürdüğü Araftı ve o, hayatta kalmak istiyorsa lüks alışkanlıklarından ödün vermeyi öğrenmeliydi. *** "Medeniyet yoksunu, vahşi barbar!" diye ona sesimi yükselttiğimde çatılan kaşları umurumda bile değildi. Tüm gün kuyudan su çeken o değildi. "Şu sivri dilin bir gün başına bela olacak." Sert bakışlarla beni uyardıktan sonra merdiveni işaret etti. "Kahyadan fırça yemek istemiyorsan işinin başına dön." "O kadın bir cadı." Ondan bahsederken bile tiksintiyle yüzümü buruşturdum. "Bence benden nefret ediyor." "Hayret." Kaşları alayla yukarı kalktı. "Oysaki çok sevilesi bir kadınsın." İğneleyici sesiyle ters ters ona baktım. "Sizde öyle Savcı Bey," dedim oyunbaz bir ifadeyle. "Sizi görenlerin yüzünde güller açıyor." "Bunu inanarak söylemiyorsun." "Tabii ki inanarak söylemiyorum." Gülerek bana ikinci kez merdiveni işaret etti. "İşinin başına dön aksi taktirde yarın seni sınıfıma almam. Bir hizmetçiye ders verdiğim için yeterince sorun yaşıyorum." Bu vahşiler kendi dünyamda ne kadar zengin ve asil olduğumu anlamak istemiyordu.
KIZIL GECE  by DuruMavii
85 parts Complete
Ölüm uşaklarını peşime salmıştı. Soluğum korkunun soluğuna karışmıştı. Koşuyordum. Sivri dalların berelediği bacaklarım hiç durmadan hareket ediyordu. Göğsüm inip kalkıyor, kalp atışlarım boğazımda hissediliyordu. Karanlığın bağrında yalpalayan adımlarım kör bir noktaya takıldığında, bedenim tek seferde yere serildi. Dizlerime saplanan dikenler dilime canhıraş bir çığlık yuvarladı. Daha fenası yaklaşan adım seslerinin içime boca ettiği keskin ürpertiydi. "Yardım edin! Biri bana yardım etsin." Avuçlarımı kurumuş yapraklara bastırdığımda, yükselen çıtırtıları kulaklarımı tırmaladı. Kalkmak istedim, karnımda yine aynı kıpırtıyı hissettim. İçimde nereden geldiği, nasıl benimle olduğunu bilmediğim bir şey vardı. Tıpkı benim gibi çaresizce kıpırdanıyordu. Titreyen parmaklarımla karnıma dokundum. Islak yüzümü köhne ormanın derinliklerine çevirip daha güçlü bağırdım. "Yardım edin! Biri bize yardım etsin!" Yeniden koşmaya başladım. Dizlerimden akan kanların çıplak ayaklarıma süzüldüğünü hissedebiliyordum. Güçlükle ayakta tuttuğum bedenim bu kez bir ağaca çarptı. Kendimi sırt üstü yerde bulduğum an gözlerim korkuyla açıldı. Çaptığım şey ağaç değil bir yabancının sert gövdesiydi. Ancak o, bir çınar ağacı kadar uzun ve yapılıydı. Karanlık tüm ayrıntılarını ustaca gizlerken, üzerimde tepkisizce gezdirdiği bakışlarını ve silüetini ele veriyordu. Dirseklerimin üzerinde kalkmaya çalıştım. Buraya kadardı, gücüm tükenmişti. "S-sen..." Bir adım attı. Büyük ve yara izlerinin barındığı parmakları önüme uzandı. "Yardım istiyordun, değil mi?" Sesinin bir rengi olsaydı, bu kesinlikle siyah olurdu. Sesi, şavkı kırık bir siyahtan ibaretti. Şeytanın adaletsiz oyununda bana sunulan başka bir seçenek yoktu.
Olimpos Prensesi // TAMAMLANDI // DÜZENLENECEK  by solo_girl21
71 parts Complete
"Size soruyorum. Duyuyor musunuz? Bir okyanus çağlıyor. Gökyüzü ağlıyor ve fırtına adım adım yaklaşıyor. Hissediyor musunuz? Kaos ruhlarımıza sızıyor inceden inceye. Herkes agresif, herkes tehditkar. Görüyor musunuz? Etrafımızda geziniyor karanlık. Her birimize sözler veriyor. İntikam, hırs... Anlıyor musunuz? Bunlar ölümün ezgileri. Hepimizi avlamak için geldiler. Erebos çok yakınlarda. Ate ona eşlik ediyor. Nyks de yanlarında. Karanlığın Tanrısı ve Günah Tanrıçası, Gece Tanrıçası ile iş birliği yapıyor. Şşt, sessiz olun. Buradalar. Sizi duyuyor ve görüyorlar. Biliyor muydunuz? Şu anda ölümlülerin başının üstünde yürüyor, Ate. Erebos gizlenmiş gölgelere. Nyks, Ayı göğe çıkarması için Selene'yi aldatıyor. Görün, izleyin. Güneş Titanı Helios nasıl da düşüyor. Kronos da burada. Kıyamet Tanrısı Moros'u iliklerinizde hissediyor musunuz? Erebos ve Nyks'i bu kez Hemera ve Aether durduramaz. Gün ve Işık Tanrıçaları kaybedenler safında... Odin'e ve oğullarına uğrayan Ragranok buraya geliyor. Kıyamet bir adım ilerinizde. Ne yapacaksınız? Ölüm ve Yaşam, kızları için harcadı denge taşlarını. Sonsuz denge döngüsüne bu iki ruh için son verdi. Anlıyorsunuz, değil mi? Kaos burada, kaos her yerde. Savaş, bu iki ruh daha yok olmadan önce başlamıştı. Kaybediyorsunuz. Geç kaldınız. Bakın etrafınıza. Dengeler yok oldu. Artık yalnızca kaos hükmedecek canlılara. Nefsinize kurban oldunuz ve göremediniz değişen dengeyi. Şimdi ise acıyı iliklerinizde hissedeceksiniz. Bu bir intikam oyunu değil. Bu bir aşk hikayesi değil. Bu acıların ve kanın dansının başlangıcı sadece. Karanlık kazandı bu kez. İstenmeyenler geçecek başa. Zamanında sürdüğünüz her canlı son derece öfke dolu bir şekilde geri dönüyor. Kaybettiniz. Geç kaldınız. Artık kurban sizsiniz. Karanlığın Çağı başladı!"
You may also like
Slide 1 of 10
MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oldu) cover
Routhelia'nın Kalbi (Kitap Olacak) cover
KIZIL GECE  cover
CANHIRAŞ VAVELYASI cover
Öğretmenim gxg cover
YASAKLANMIŞ TUTKU +18 cover
Şeytan İle Anlaşma  cover
Gökyüzü'nün İçinde 1 - Karanlık Zihinler (TAMAMLANDI) cover
Olimpos Prensesi // TAMAMLANDI // DÜZENLENECEK  cover
CihAl BDSM cover

MEDUSANIN ÖLÜ KUMLARI (Kitap Oldu)

72 parts Ongoing

Elzem Akay'ın sıradan ama güzel bir hayatı vardı. En iyi okullarda okumuş, en güzel oyuncaklara ve kıyafetlere sahip olmuştu. En değerli mücevherler daima onun boynunu süslemiştir. Lüks içinde yaşarken hayatta istediği her şeye kolayca sahip olmuştu. Üzerine titreyen iki abisi, onu hep güldüren kız kardeşi, iyi bir yengesi ve onu sürekli çıldırtan bir hizmetçisi varken hayat ona karşı fazlasıyla cömertti. Tüm bunları ne bozabilirdi ki? Bir gece korkunç bir ritüele kurban edildiğinde gözlerini bambaşka bir dünyada açar. Orta Çağın hiyerarşisinin içinde kalmışken eve dönmek hiç kolay değildi. Kendi dünyasında bir öğretmenken Ölümsüzlerin akademisinde bir hizmetçi olunca, sınıf farkının acımasız gerçekleriyle yüzleşir. Burası onun dünyası değildi, burası barbarların hüküm sürdüğü Araftı ve o, hayatta kalmak istiyorsa lüks alışkanlıklarından ödün vermeyi öğrenmeliydi. *** "Medeniyet yoksunu, vahşi barbar!" diye ona sesimi yükselttiğimde çatılan kaşları umurumda bile değildi. Tüm gün kuyudan su çeken o değildi. "Şu sivri dilin bir gün başına bela olacak." Sert bakışlarla beni uyardıktan sonra merdiveni işaret etti. "Kahyadan fırça yemek istemiyorsan işinin başına dön." "O kadın bir cadı." Ondan bahsederken bile tiksintiyle yüzümü buruşturdum. "Bence benden nefret ediyor." "Hayret." Kaşları alayla yukarı kalktı. "Oysaki çok sevilesi bir kadınsın." İğneleyici sesiyle ters ters ona baktım. "Sizde öyle Savcı Bey," dedim oyunbaz bir ifadeyle. "Sizi görenlerin yüzünde güller açıyor." "Bunu inanarak söylemiyorsun." "Tabii ki inanarak söylemiyorum." Gülerek bana ikinci kez merdiveni işaret etti. "İşinin başına dön aksi taktirde yarın seni sınıfıma almam. Bir hizmetçiye ders verdiğim için yeterince sorun yaşıyorum." Bu vahşiler kendi dünyamda ne kadar zengin ve asil olduğumu anlamak istemiyordu.