"Ne yani?" Diye sordu genç Lee. "Yol göstereceğim kişi bir kadın mı?"
Morali oldukça bozulmuştu. Bu sert ve diktatör sistemde, onlarca erkek katılan arasında bir kadının şansı neredeyse sıfırdı. Gururu ile, yol göstericilikten vazgeçmeyi düşündü.
Yapamazdı. Babasının koyduğu o katı kurallar, halk kadar onu da zorluyordu.
Senelerdir beklediği o gün gelmişti. Bir yol gösterici olacak ve kendi varlığını ispat edecekti. İyi bir yere gelecekti, belki de ilerde babasının yerine geçecek ve halkı, o yönetecekti.
Ama, bu şuan imkansızdı.
Güç gerektiren bu parkurlarda, bir kadının kazanması imkansızdı.
"Evet, bir kadın." Dedi, Prens Lee'nin karşısındaki boynu bükük hizmetkâr. "Adı da, Mia Starkey."
Prens Lee, hayatına en büyük anlamı katacak o ismi ilk kez duyduğunda, içinden geçen tek düşünce, başarmak zorunda olduğu ama başaramayacağıydı.