Bu bir rüya değil,ya da gerçeklerden kaçıp sığındığımız bir hayal dünyası da değildi.Bu gerçekliği iliklerimize kadar hissettiğimiz bir hayat serüveniydi.Çoğu zaman korkularımızın esiri olduğumuz,ölüme yakın hissettiğimiz ve hüzünlü anılar biriktirdiğimiz acı verici bir yaşam döngüsüydü.
Ölüm; kalbinin yavaştan çürüdüğünü hissetiğinde var olurdu.Ve ilk adımlar o an atılırdı.Ruh bedenden ayrılacağı günü beklerken insanoğlu büyük bir korku içinde kaçış yolu arardı.Ama benim kaçtığım yoktu,benim savaşım ölümün ta kendisileydi, geride bırakılan emareler içindi.
Başlangıç onlar için bir tren istasyonunda başladı.
Sevgi,aşk oldu
Aşk, nefrete dönüştü.
Nefret, ölüme yakalandı.
Ölüm, yaşama mağlup oldu.
Onların savaşı birbirlerine değil ölümün ta kendisiyleydi. Ölüm onlar için kaçış yolu sunarken,onlar yaşamayı seçip,birbirlerine tutundular.
Onlar aşkı umutsuzluğa rağmen yaşadı.
Ben senin yaşamayı arzulayıp, ölümün pençesine düşmüş çürük kalbinim. Canını acıtıcam ama seni öldürmiycem.
Kitap bana aittir.Alıntılık bir durum söz konusu değildir.Kitap ismi ve kitap konusu çalınıp kopyalanırsa yasal işlemlere başvurulacaktır.