Son dersimin fizik olmasından dolayı beynim artık işlemiyordu. Kafamın içinde formüller bir o yana bir bu yana çarpıp duruyordu. Hoca da beni duvardan duvara çarpmasın diye uyumuyordum. Nihayet ders bittiğinde çantamı da kapıp ilk otobüse yetiştim. Eve olan uzun yolculuğum başlamıştı. Benden başka hangi aptal evine bir saat uzaklıktaki liseye giderdi ki? Otobüsün dur düğmesine basıp koltuktan yavaşça popomu kaldırdım. Bu otobüste oturduğum nadir anlardandı. Okulun yarısından çoğu bu otobüse biniyordu ve eğer oturabiliyorsanız şanslıydınız, ayakta kaldıysanız eğer şoförün orta kapıdan sanki yer varmış gibi aldığı yolcular sizi eziyordu. Otobüsten inip metronun altgeçidine girdim. Kartımı basıp yürüyen merdivenle yukarıya çıktıktan sonra istasyonda biraz ilerledim. Kulaklıklarımı takıp metronun gelmesini bekledim. Metronun kapı kısmında sırtımı arkamdaki direğe yaslamış, telefona dalmıştım. İnternet paketimin %80'ini kullandığıma dair operatörden mesaj alınca direkt mobil verimi kapattım. Paketimin yenilenmesine daha on gün vardı oysaki. İnmeme daha beş durak olunca etrafıma bakındım. Bu saatlerde çok kalabalık olmuyordu. Bakmaya değer bir şey göremeyince gözlerimi cama doğru çeviriyordum ki onu gördüm. Koltukların arasında ayakta dikilen uzun boylu, kumral ve uzun kıvrık saçlı çocuğu fark ettim. Saçları yüzünü kapatıyordu. Pek beğendiğim bir tip değildi ama sıkıntıdan çocuğu incelemeye devam ettim. Bir anda gözlerimiz buluşunca bozuntuya vermeden bakışlarımı başka yere çevirdim. İnene kadar ona bakmadım ama onun bakışlarını üzerimde hissedebiliyordum. Bu durumu çok da umursamadım. Evimin olduğu durakta indim ve istasyondan çıkmak için yürüyen merdivenleri kullandım. O gün o metroda denk geldiğim çocuğun gün gelip de kalbimin merkezine oturacağını nereden bilebilirdim ki?Wszelkie Prawa Zastrzeżone