Pencereden uzun uzun yağmuru seyrettiğim bir pazar günüydü. Yağmurun damlalarının cama çarptiklarinda çıkardıkları sesler beni uzun bir yolculuğa sürüklemisti. Ailem gelmişti aklıma, onlardan uzak oluşum boğazımda büyük bir düğüm bırakıyordu. Ha bir de Aslı vardı. " Aslı " hayatımda duyduğum en güzel isimdi.. çimen yeşili iri gözleri, uzun kirpikleri simsiyah dalgalı saçları, minicik kirmizi dudaklari beni benden alıyordu. O hâlâ onu sevdiğimi bilmiyordu ama ben onu her gece izliyordum odalarımız karşılıklı olduğundan saçlarını tarayışını annesine sarilisini devasa ayicigina sarilip öpüşünü herşeyini izleyip ezberliyordum. Ben bunları düşünüp kendimi büyüye bırakmı şken ev arkadaşlarımdan Hasan odaya saygısızca girip " Fatih evde yiyecek kalmamış çok yiyorsun abi biraz azalt zayıfla artık." dediğinde kendime geldim. Sert bir şekilde " Tamam kardeşim ben bişeyler alırım, şimdi abartma o kadar kilom yok." dedim. Alaycı bir gülüş takındı yüzüne ve " Abi 105 kilosun ne abartması ? "
Asya: Ya ne olur pide ayırsan ölür müsün?
Pideci bozuntusu: Ramazan ramazan kul hakkına mı gireyim bir de. Biraz erken gel al pideni.
Asya: Ya kul hakkı değil diyorum sana ödeyecem parasını, sen sadece iki pide ayıracaksın.
Pideci bozuntusu: Erken gel al.
Asya: Sinirsin sinir!
Pideci bozuntusu: Senin de benden geri kalır yanın yok merak etme.