Nida Vira Vural
Önümdeki aynaya bakarken gördüğüm şey benim geçmişim, gerçeğim, geleceğimdi...
Derlerdi ya, geçmeyecek bir kara lekeydi üzerimde.
Üzerinize çöken ani bir sis gibi, güneşli günde arkadaşlarınla eğlenirken üzerinize yağan dolu gibi, kara bir fırtına gibiydi.
Bir çeşit felaketti.
Benim felaketim.
Gerçekten bu şekilde olması bir tesadüf müydü? Yoksa kader miydi? Bilmiyordum.
Ama bildiğim bir şey varsa bunun bir tesadüf olamayacak kadar inandırıcı olmasıydı.
Bazen hayatınızda yaşadığınız bazı şeylerin izi kalırdı.
Yaşadıklarınızı unuturdunuz ama o iz sizle kalırdı.
Belki sahilde bir paten kayarken düşülen ve çarpılan bir taşın izi, ya da kalbine dokunan birinin, seni kırmasıyla oluşan o kalp kırığı...
Bu izler sizi büyütür, büyüdükçe olgunlaştırır, olgunlaştıkça da bazı şeylerin farkına varmanı sağlardı.
Ben büyümüştüm.
Ve artık bir şeylerin farkına varmıştım.
Benim kurtulamayacağım tek leke üzerimdeki değildi.
İçimdekiydi...
Asıl leke oradaydı ve bu benim tesadüfüm değildi.
Bu benim felaketimdi...
"Sevilmek isterken iliklerine kadar sevgisizliği hisseden herkese..."
(...)
"Senin şımarıklıklarını çekecek bir adam değilim."
Sözleri üzerine gözlerim gözlerinde asılı kaldı. Kelimeler zihnimde bir oraya bir buraya kaçışırken hepsini bir araya toplamak oldukça zor olmuştu. Sakin ol Efsan... Kalbimdeki anlamsız ağrıyı görmezlikten geldim. Çenemi havaya dikip ters ters ona baktım. Giydiğim siyah topuklular sayesinde aramızdaki boy farkı bir kafa mesafesi kadarken gerginlikten kuruyan dudaklarımı ıslatıp onunkiler kadar acımasız olan sözlerimi sarf ettim.
"Bende sana şımarıklık yapacak bir kadın değilim."
Yayın tarihi: 12.05.2024