Katıla katıla, canım çıka çıka güldüm. Yaş geldi gözümden onu bile silmedim. "Yaralanmış," karnımı tutmaya başlarken soluğum kesilecek gibi olduğunda öksürüklerimin arasından yine gülmeye devam ettim. "Yaralanmışsın. Bak! Bak hâline, bak halimize. Kangren oldun sen bana kangren."
Göz yaşım günlerdir kaşıdığım yara yaptığım yüzümün hücrelerini yaka dururken hiçbir yaşın ne izini ne bıraktığı hissi silmeye çalıştım. Yaralarıma denk düşen yaşlarımla, " Zarar veriyoruz birbirimize. Bak, bak evin hâline Efkan. Odasına giremiyorum onun. Bebeğimiz öldü bizim. Gir odasına," kolundan tutup kaldırmak için hamle yapacağım sırada yarasından sızan kanla durdum. Başım sağa sola sendelerken, koridorun sonunda kalan odaya gözümün ucuyla bakıp "Senin aldığın patiği kaybettim Efkan, hani Beşiktaşlı olan varya onu da bulamıyorum." Sessiz çıkan fısıltımla yüzüme baktı.
Bakışı yetmezmiş gibi titrek bir iç çekişiyle koca dağların arasında kalan kalbimi kurtarmak ister gibiyken, o bana böyle acıyla bakarken ben ona acımadım. " Dokunamıyorum kıyafetlerine." Sargılı olan omuz başına tekrardan bakıp, "Keşke o öleceğine senin ölün gelseydi eve."
Beynim dediklerimi sonradan algılar gibi bedenim irkilirken dudakları kıvrıldı. Başını ağır ağır salladı.
Tövbe Allah'ım, tövbe...