Bahçeye çıktığımda yeni gelen ekip bahçede sıra olmuş içtimaya çıkmışlardı. Şöyle bir göz gezdirdim üstlerinde. Buranın en rütbelisi şuan ben olduğum için kimsede dönüp ne yapıyorsun demezdi diyemezdi. Bakışlarım arka taraflarda kalan iki askerde durdu. kaşlarım kendiliğinden çatılmıştı çoktan. birbirlerinin arasında çok fazla mesafe vardı bir kişinin sığacağı kadar fazlaydı bu mesafe. -Asker!!! Hepsinin bakışları beni bulduğunda odağım olan askerle göz göze gelmiştik. askerin gözünden bir korku geçsede aldırmadım. Alışıktım çünkü benden korkulmasına. Hem fiziken hemde rütbe olarak büüktüm sonuçta. - Neden sizin aranızda fazla mesafe var yaklaşsanıza birbirinize!!! diye bağırmamla şaşkınlıkla ilk bana ardından önüne aşağıya doğru baktı. Bir adım daha attıktan sonra durdu. Aradaki mesafe hala çoktu. Kaşlarım yine mümkünmüş gibi dahada çatılırken o askere doğru adımladım. Askerlerin arasından geçerek o askere dahada yaklaştığımda görüş açıma girmeye başlayan şeyle kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Askerin tam dibine geldiğimde parmak uçlarında yükselmiş etrafına merakla bakan daha doğrusu bakmaya çalışan bedenle duraksadım. zaten dibine kadar gelmiştim. kısa ve minik bedeniyle bu hayvan gibi olan adamların arasında farketmemiştim onu. İri mavi gözleri yanına gelmemle beni buldu önce yüzüme ardından omuzlarımdaki rütbeme bakmasıyla gözlerini önce şaşkınlıkla sonra korkuyla bana dikmişti. Bense hala bu minik bedenin şokuyla durmuş onu izliyordum. hızlıca kendimi taparladım. - Asker!!! diye bağırmamla yerinde sıçradı. - E- emredersiniz komutanım. Tatlı ve narin sesiyle bağırmaya çalışarak kekelemişti. bu kadarmı korkutucu geliyordum gözüne acaba.Gerçi ben her zaman korkutucu gözükürdüm bu yüzden buna aldırmadım. - Adın ne asker! - Okyanus komutanım Okyanus...Seluruh Hak Cipta Dilindungi Undang-Undang