Ali Yusuf'un babası da artık emekli kategorisinde yer alıyordu ve yılların verdiği yorgunluktan arınmak için bu beton yığını şehirde kalmak istemiyordu.
Babasının köydeki evlerine yerleşmeye karar vermesi annesinin de buna gönlünün olması üzerine Ali Yusuf'un fikrini soran kimse olmamıştı. Gerçi babasına karşı ne kadar direne bilirdi ki? Gerek normal yaşantısı, gerek iş hayatı olsun buralara kadar azmi, inatçılığı ve kararlılığıyla gelmişti.
Babasının aksine bu şehri çok seven Ali Yusuf'un o köye yerleşmekten başka çaresi yok.
O sadece bu şehirden ayrılmak için sebep arıyor, bulamıyor.
Ve tekrar,
Onu o köye bağlayacak bir sebep arıyor.
Belki bir Haziran Gecesi buluyor,
Belki bir Haziran Gecesi kaybediyor.
Tüm Haklar Ali Yusuf'un ballı sütünün tarifinde saklıdır.
Ben : anneni ara.
Oğuz:ne ?
Ben: sen sinem teyzenin oğlu değil misin?
Annen onu aramanı söylüyor.
Oğuz : peki bunu o niye söylemiyor ?
Ben : şarjı bitmiş?
Oğuz : şarjı bitmişse ben onu nasıl arayacağım peki ?
Ben yazıyor...
Ben çevrimiçi...
Ben : bir dakika oha doğru?
Şarjı bitmişse nasıl arayacaksın ?
Oğuz : bu küçük detayı yeni fark etmen gözlerimi yaşarttı.
Ben : sen bana Altan altan laf mı soktun ?
Hayırlı bir evlat olup annen ara demeden arasaydın böyle olmazdı 🙃
Oğuz : şimdi de sen mi bana laf sokmuş oldun?
Ben : haspinAllah sınanıyorum herhalde , git ara ne bilim ben ya.
Laf filan da sokmuyorum ayrıca.
Oğuz : sen kimsin ?
Ben: komşunuz ?
Oğuz : komşumuz kim?
Ben : evine gelseydin bilirdin.
Oğuz :geldiğim zamanlarda oldu ama tanımıyorum seni ?
Ben : o da senin kayıbın olsun hayırsızlığı bırakıp evine uğrarsın artık belki ?
Oğuz : bu aralar sanmıyorum.
Ben : benim ruhumda hayırsızlık diyorsun.
Oğuz :hayırsız olsaydım bu vatanı korumak için canımı feda etmezdim.
Ben :ne ?
Oğuz: tek hayırsız ben değilmişim anlaşılan , komşusunun oğlunun mesleğini bilmeyen bir komşu kızı.
Ne üzücü.
Tanışalım yüzbaşı Oğuz Türk...