Atlar dehlendi, köy kalabalıktı. Karzak en gerideydi. Ölümün kokusunu alıyordu kıyısında durduğu bayırın aşağısını izlerken. Saklandığı en pis delikte de, can çekişen fanilerin başında bir zebani misali dikilirken de şahit olmuştu ölümün kurşuni hayaletine. Seherin soğuk nefesiyle kapı eşiklerinden, taşlı yollardan ve kan damlayan kılıçların ucundan süzülüp giderken izlemişti ölümü. Ne durdurabilmiş ne yakalayabilmişti.
Atını dörtnala köye sürdü. Sokağı boylu boyunca kasırga gibi geçti. Evlerden birinin kapısını kırdı atının çiftesi. İçeride yarı sönmüş bir ateşin küllerinden başka, yalnızca ölümün çürük kokusu vardı. Kerpiç evin duvarlarında canavarların yüzlerini hatırlatan karaltıları sezdi. Çelik miğferinin altında hızlanan nefesi dudaklarına çarptı.
alâ aktaş, çok uzun zamandır ünlü müzisyen alaz çevik'in dmlerini kendi yaşantısı ile doldurmuştu. alâ, zaten görmez diyerek her şeyi anlatırken alaz konuk olduğu bir programda ilk defa dmlerini okurken gözüne alâ'nın yazdığı mesajlar çarpar. sonrasında ise zaman, ikisini de hortum gibi sertçe içine çekecekti.
3.1.25'
#1 instagram 11.1.25'
#1 whatsapp 6.2.25'
#1 sosyal medya 17.2.25'
#1 anonim 17.2.25'