Bir insanın gözlerinde saklı olan duyguları hiçbir zaman anlayamamıştım ama şimdi tek nefeslik uzağımdaki gece kadar karanlık gözlerde bildiğim ama dile dökemediğim, dökmekten korktuğum duygular en çıplak halinde açlığını utanmadan yansıtıyordu harelerime. Evet çoğu zaman gözlerinde o duyguyu görür farklı anlamlar yüklerdim fakat şimdi bu kadar yakınımda olup gözlerime o açıkla bakınca tek bir anlam çıkartabiliyordum. "Evliyim!" dedi. "Biliyorum!" dedim fısıldayarak. Sözüme inat kalbim yerinden çıkacak kadar hızla atmaya başlamıştı. Nefes nefese kalmışcasına inip kalkan göğsüm katlanamaz bir hal alırken lanet ettiğim soluklarım önce çenesine daha sonrada o çıkık adem elmasını çarpıyordu. Onun da solukları benimkilerden farksız değildi ama benim aldığım her nefes onun ağzından çıkan sıcak nefesti. Gözlerimiz amansız bir savaşın içindeyken kapının hemen arkasında karısının ismini seslenmesi bile bu savaşı ateş kese ikna edemiyordu. Giderek yaklaşan ayak seslerine inat nefeslerimiz daha da hızlandı. Onun hırçınlaşan ve boğazından gelen hırıltıları yarı kapalı gözlerle izlemem bacaklarımı tir tir titretirken en sonunda da hissetmememi sağlayacak bir güçsüzlük bıraktı. Kapı kolunun çevrilmesiyle korkum tavan yaparken o tek koluyla beni tuttuğu gibi duvara yasladı ve yüzünü yüzüme daha çok yaklaştırdı ta ki burunlarımız değene dek. O ufak dokunuş bile dengemi sarsmaya yetmişti. O an kapıyı açmaya çalışan birinci karısını bile unutmuş yaygın yerine dönen gözlerine gözümü kırpmadan bakmaya devam ettim. Sonunda nefesini nefesime katarak konuşmaya başladı. ... Bu hikaye batıda yaşayan ama halen geleneklerini ve acılarını yaşatan topulumların bir adamın ve iki kadınının hayatını nasıl değiştirdiğini anlatıyor. Töre kitaplarına hem uzak hem de yakın bir kitap diyebilirim.