Bu sefer gülümsemiyordum, bir hüzün içimi sarmıştı. Büyüttüğüm o gül solmak üzereydi lakin dikenleri ilk günkü kadar acı veriyordu. "O halde beni neden sevmiyor? Sevsin demiyorum, ben de beni sevmedim, anlarım." Neredeyse ağlayarak kurduğum cümleler onu etkilemişe benzemiyordu.
"Bazen sevmezler." dedi sesindeki sakinliği koruyarak. "Bir sebebi yoktur, sadece sevmezler. Çünkü böyle şeyler hep böyledir."
Artık tutamadığım göz yaşlarım hiç tanımadığımın bir adamın önünde intihar ediyorlardı. "Anlıyorsam o halde, canım neden bu kadar fazla yanıyor?" dedim kendi kendime. Alışkanlığın bağışıklık kazandırmış olması gerekirdi. Unuttuğum şey ise acının ilacı olmadığıydı.
"Dans edelim mi?" dedi, yabancı adam.
"Müziksiz mi?"
"Müzik.." dedi işaret parmağı şakağımı işaret edecek şekilde. "..işte tam burada."
Biraz önce içimi açtığım ve yarın sabah unutmuş olacağım o adamla kutlamanın sonuna kadar dans etmiştik. Dışarıdan biri görse müzik olmadan senkronize bir şekilde dans eden bu ikiliye kesinlikle deli gözüyle bakardı.
Akıllarımızda aynı melodilerin çalıyor olmasından habersiz bir şekilde..
"Sevilmek isterken iliklerine kadar sevgisizliği hisseden herkese..."
(...)
"Senin şımarıklıklarını çekecek bir adam değilim."
Sözleri üzerine gözlerim gözlerinde asılı kaldı. Kelimeler zihnimde bir oraya bir buraya kaçışırken hepsini bir araya toplamak oldukça zor olmuştu. Sakin ol Efsan... Kalbimdeki anlamsız ağrıyı görmezlikten geldim. Çenemi havaya dikip ters ters ona baktım. Giydiğim siyah topuklular sayesinde aramızdaki boy farkı bir kafa mesafesi kadarken gerginlikten kuruyan dudaklarımı ıslatıp onunkiler kadar acımasız olan sözlerimi sarf ettim.
"Bende sana şımarıklık yapacak bir kadın değilim."
Yayın tarihi: 12.05.2024