Biraz hüzünlü bir mektup olacak ama; Tek başınasın kendine daima bunu söylüyorsun bir sır gibi sessizce, kelimelerin yankılanıyor boş sokaklarda. Tek başınasın sırlarını at hırçın denizlere ve git. Havaalanının olmadığı memleketlere ve bırak sırlarını o boş otel odasına. Git kuzeye ve kuzeyin götürdüğü yere. Tek başınasın. Boş duvarlara bakıp gülümsüyorsun yalnızlığa ama yalnız değilsin değil mi? Bir gülümsemeyi özlüyorsun, karşıdan gelecek bir çift sıcak bakışı...Gece olunca karanlık bir el gibi sıkıyor boğazını yalnızlığın ve şunu tekrar ediyorsun; Tek başınasın tek başınalığının özgürlüğü de yardım etmiyor sana. Bir çift sıcak bakış, dudaklarının yukarıya doğru kıvrıldığı heyecanlı bir gülümseme... Bu biraz hüzünlü bir soru olacak ama ? Bulabildin mi ? kaçtığın memleketlerde onu, atabildin mi omuzlarını düşüren yalnızlığı, kaçabildin mi şehirden ve sırlarını attığın denizden ? hala kaçamadıysan bu mektubu kaçabilmen ve bulabilmen için yazıyorum, yarım bırakılmışlıklarını tamamlaman için, sevilmemişliklerini yerine sevebilmen için. tamamlayabilmen için hikayeni...Tek başına değilsin artık. sana benimle ruhum arasında ki savaştan galip çıktığımın hikayesi bu, biraz hüzünlü olacak, ruhumu yendiğim ve çığlıklarımı duymadığını kimsenin sonra sevmediğim yalnızlığı küçük çocuk gibi kucaklayışımı anlatacağım. Ben Meryem tek başınayım ve tamamlanacağım seninle. Tüm çığlıkları at şimdi kenara. Tüm sevdiklerini ve sevilmemişliklerini, özlediklerini, özleyenleri unut. Nefretini sil yazdığın kara kaplı defterden. Uçurumun kenarında olan savaşıma davet ediyorum seni, ruhunla yardım et bana. Uçurumdan korkma ! çünkü uçurumun kenarına cebinde ellerinden başka bir şeyi bulunmayanlar gelir.