Tan yeri kızıllığının seyircisi ,
Duyduğu gecenin ayak sesi ,
Umut kokan günlerin habercisi,
Unutulmaz bir aşkın hikayesi.
Sıradan hayatının ardında beş bilim insanından geriye kalmış büyük sırlar, kilitli kasalar ve unutulmaz bir aşk bekliyordu genç kızı. O ise her gün Tan Yeri'nde Güneş'ini bekliyordu. Onu bu karanlığından kurtaracak ya da onu tamamen karanlığa boğacak Güneş'ini...
Yine Güneş'ini beklediği o tepede, kaderi ona gece ve gündüzün aşkını hediye etti.
Gündüzün kavuşmak istediği tek şey geceydi. Geceye ulaşabildiği en yakın nokta ise " Tan Yeri "...
****
" Senin için en uzun gece hangisi? " dedim okuduğu dizelere vurgu yaparak. Onun gam dolu yüreğinden haberdar bir halde bu soruyu sorabilmiştim. Bakışlarını benden çekerken konuştu.
" 22 ağustos " dedi sadece. Zaten başka bir şey demesine de gerek yoktu. İkimiz de o günün sekiz seneden fazla süren ayrılığımızın başlangıcı olduğunu biliyorduk. Ben o gün ondan gitmiş ve bu ülkeyi terk etmiştim. İşte ondan sonra ikimiz için de en uzun gece başlamıştı. " Senin için hangisi? " dediğinde ona baktım. Bu sorunun açıklaması şu şekildeydi aslında, sen hiç gama tutuldun mu? Bir gün olsun senin gamla dolu en uzun gece oldu mu?
" Benimki 20 ağustos... " dedim. O gün yaşadıklarımdan kimsenin haberi olmadığı gibi onun da haberi yoktu. Ancak ona şimdi söylemeyecektim. Yine de kalbimden kopup dilimden dökülenlere engel olamadım. "Bugünle bir farkı var ama " dedim derin bir nefes alırken. O mavi dalgalar her an beni savuracak gibi bakıyordu. " En uzun gece her sene olduğu gibi bugün de birkaç saat sonra bitecek. En uzun gündüz, yeniden gelecek... " Mavi dalgaların hareketlendiğini hisseden kalbim bir kor gibi atlayıvermişti o engin sulara. " Ama ben 20 ağustostan sonra bir kez bile gündüzü göremedim... Ben yıllardır en uzun geceyi yaşıyorum Hazer "