Dalgaların kayalara sertçe vuruşu gibiydi onun aşkı. Yıpratıcı. Bir zaman sonra ona nasıl aşık olduğunuzu sorgulayacağınız kadar dayanılmazdı tavırları. Uçurumları vardı. Onunlayken büyük denizlere açılan, hırçın dalgalara kurban gidebileceğim ve asla geri dönüşü olmayan bir yamaçta duruyor gibi olurdum. Rüzgarı hissedebiliyordum. Her zaman bu hissi verirdi. Özgürlüğü gösterip esir kalmayı öğretti. Deliydi, delirtti. "Çıkar sütyenini." Kaşlarımı çattım. "Ne?" "Seni daha öncesinde de üstsüz gördüm Vanya, böyle krem süremiyorum." Alayla güldüm. "O bir kere olur canım benim." Eğer bir kere daha yapmanı söylerse yaparsın Vanya diyen iç sesimi kısarak ciddi durmaya devam ettim. Yelkenleri suya indirmeyecektim. "Bak canım benim..." dedi beni taklit ederek. Benim aksime yumuşak bir sesle söylemişti bunu. "Bedenin benim için köle olmaya hazırken sana burnunun dikine gitmemeni öneririm." Bikini üstümün askılarını elleri arasına almıştı. Parmakları onları omuzlarımdan aşağıya çekerek omuzlarımı da kremlemeye başladığında kısık bir sesle homurdandım. "Köle olmaya hazırmışmış, sen kimsin de sana köle olayım ben?" Nefesinin yaklaştığını hissettim. Omzuma çarpan solukları tenimi yalayıp geçerken uzandı ve saçlarımı kenarda topladı. Tek omzumun üzerinden önüme doğru bıraktığı saç tutamlarımın ardından dudaklarını enseme bastırmıştı. Küçük bir öpücük bıraktı. "Ben kim miyim, göstermemi ister misin?" 8.1.24
39 parts