Biz 5 kişiydik. Hepimiz farklı yerlerden, farklı insanlardık. Tek aynı olduğumuz nokta aynı trene biniyor oluşumuzdu. 5 farklı beden, beş farklı ruh. Sürekli değişiyorduk...
Bir güven istasyonundayız. Birçok tren geçiyor, vagonlarda yüzlerce insan. İstasyonda iniyorlar, biniyorlar. Bazen birilerinin trenden inmesini hiç istemiyoruz. İndiği halde inmemiş gibi davranıyoruz. Çünkü kendimize itiraf etmeye korktuğumuz satırlar var zihin denen o anı defterinde...
Benim güven istasyonumda inmesini hiç istemediğim birisi vardı. Kulağıma kulaklarımı takar, güzelinden bir müzik açardım. Giderdim güven istasyonuna ve onun trendeki en güzel halini izlerdim. O, trendeyken yolculuğu hiç bitmesin isterdim. Bir gün yine taktım kulaklıklarımı. Uzaklarda hiç bilmediğim o yeri izlerken hüzünlü bir müzik çalmaya başladı. Onun hayatıma girdiği hızla, aynı ritimde nakarat kısmı geldi. Güven istasyonumdan birisi indi. Kalbim parçalandı sandım, çok kıvrandım onun trenden inmemesi için. Kalbim inmedi derken, mantığım çoktan indiğini fısıldadı bana. İstasyon yıkıldı, taşları ayaklarıma düştü. Kaçamadım oradan. O gitti, ben kaldım istasyonda. Trenden birçok kişi indi fakat o indiğinden beri kimse binemedi. Bomboş kaldı vagonlar. Güvensizlik mührü basıldı istasyona...
Kardeşi Mert için gittiği bir barda seçtiği bir adamdan hamile kalmayı planlayan Duru'nun tek amacı doğacak olan bebeğinin kardeşine nefes olmasıdır.
Duru amacına ulaşır fakat bilmediği şey ise seçtiği adamın karanlık dünyasıdır.