"İnsanlara bir ders vermemiz lazım değil mi?" "Oyun oynayalım mı? " bunu söylerken her zaman ki gibi gülümsemişdi. "Nasıl bir oyun? " diye merakla sordum. "Bak şimdi. İki kart olucak yeşil ve kırmızı. " "Ee? " devamın merakla bekliyordum. "Kırmızı uyarı kartı yeşil hata kartı. İlk önce kırmızı kartla uyaracağız hata yapılmasın diye." "Yok eğer hata yaparlarsa yeşil kart devreye giricek." "Yeşil kartın arka kısmında hatanın bedeli olarak görev olucak. " şuan gerçekten aydınlanma yaşamışdım. "Ama her oyunun kuralı olduğu gibi bu oyununda kuralları var" evet bu oyunu şimdiden fazlasıyla sevmişdim. "Biz ne istesek o olucak kural bu" bunu söylerken gülümseğerek ona bakdım. "Bu oyunu sevdim ben. Peki sen sevdinmi" "Sevdim ama ya bir şeyler kötü giderse? " bu sorunun cevabını ben bile bulamazken o nasıl bile bilirdiki. O an bakışlarımız kesişti. Koca bir sessizlik. Fırtına öncesi sessizliği