Düşüncelerin esaretinde bir oyana bir bu yana giden hayallerin serzenişlerini bil hassa gözlerimin altındaki morlukların beynimdeki iz düşümünü kağıda dökmeye çalışırken, çaya olan arzum sigaramı yakmama teşebbüs ediyor, aynı zamanda duman altı odayı oda spreyiyle boluncuklara hapsetme çabalarım gözümün önünden geçerken, kanıma değmesini istediğim alkolün beynimdeki kelebek etkisini intihar kadar çılgınca gösterişim ne yazık ki suskunluğumdandır. Güneş hüzünlü bir ayrılık şarkısının sonu gibi buruk bir his bırakarak aya teslim ediyordu gökyüzünü. Bizim fakirhane, insan gelince zenginleşen kimsesizken çoraklaşan bir mekan işte. Ufak bir masa, tabureler, küçük tüp, sigara paketleri ve manidar çaydanlığımızdan ibaret. Sohbet etmek isteyene çay, barınmak isteyene yatağımız vardır. Tanışmayız pek, isimleri karıştırdığımız hatta unuttuğumuz da olmuştur çoğu kez. Düşünceleri yer ederdi, ha; birde yüz ifadeleri. Çünkü asılırdı yüzler bir sebepten ya anlamayışından dilimizi ya işine gelmeyişinde düşüncelerimizi. Gülüşlerimiz de oldu elbet. Hayali senaryolar yazarız, ışınlanırız, uçarız, devlet yıkar devlet kurarız ütopik. İdeolojik karmaşalarla beslenirdik. Tabii o zamanlar pek okumazdım, abilerimiz vardı anlatırlardı bense yazardım. Yazdım, yazdım çok çok yazdım. Doydum ve tıkandım. Tıkanmak dedim kendime o gün, fazla yemek hazımsızlık yapıyorsa fazla yazmaksa tıkıyormuş. Koca bir odaya tıkılmışsın, defterlerin dolmuş, duvarlarda karmaşık yazılar..
3 parts