🗡️ fantastik
...
"Fedalar vedaları, vedalar çoğu zaman ölümü getirir."
Bir şehrin yandığı gece, bir kız kardeşin son nefesiyle başlar bu hikâye.
Avcı Yaman, hem bir lanet hem de bir umut taşırken; kardeşinin ölümünün ağırlığıyla, kendi içindeki karanlıkla ve kaderin acımasız oyunlarıyla yüzleşmek zorunda kalır. O artık iki dünyanın esiri. Onlarca krallığın yedek taşıdır.
Kanla yazılmış bir geçmişin, alevle şekillenen bir geleceğin gölgesinde; neyin doğru, neyin adil, neyin gerçek olduğunu sorgulatan bir serüven.
"Yaşamak, bazen sadece nefes almak değildir."
Gücün bedeli nedir?
Bir kahraman olmak için kaç parça kırılman gerekir?
Ve karanlık seni çağırdığında, ışığa tutunabilir misin?
Bu hikâye, yalnızca bir savaşın değil, bir ruhun ateşle sınandığı yolculuğun kıvılcımıdır.
Ve unutma: Belki de kurtulmak değil, yanmak gerekiyordur.
[|Arkadaşlar kitabı bir yayınevine gönderdim ve geri dönüş bekliyorum. Değerlendirme için de kitabı baştan sona düzenlemeye alacağım. Bölümler gelmeye devam edecek ama net bir tarih vermem şu an mümkün değil. Oy ve yorumlarınızla destek olursanız çok mutlu olurum.|]
"Bana ocüymüş gibi bakmayı kes. İnsanım." Derin bir nefes aldıktan sonra dolunaya baktım. Bu gece beni aydınlatmak ona düşmüştü. "Ayrıca göbeğin sana pek yardımcı olmuyor. O ağaç senden birkaç beden daha küçük." Beklediğim gibi birkaç homurtu duyduğumda ağacın arkasına saklanan genç çocuk kendini açık etti. Titreyen bedenini gördüğümde sıkkın bir nefes bıraktım.
"Şu gözlerini çek üzerimden velet."dişlerimi sıkarak söylediklerim onu daha da korkutmuş gibi titremesi arttığında kendimden bir kez daha iğrendim. Üzerimde üniformam ile birçok çocuğun hayalini süslerken başka bir çocuğu benliğimle korkutuyordum.
"Korkacak bir şey yok. Bir tanıdık." Kaşlarımla arkamdaki mezarı işaret ettiğimde çocuk kalkan kaşları ile bana sanki bir hayaletmişim gibi bakmaya devam etti. "Ne var ulan?! Babamızın mezarına ziyarete geldik işte! Niye mezardaki benmişimde dirilmişim gibi bakıyorsun?"
Sağ elinin işaret parmağı titrek bir şekilde havalanıp arkamdaki açık mezarı işaret ettiğinde "Babanın mezarını mı kazdın yani?"diye sordu. Sanki çok normal bir şeymiş gibi sakince omuzlarımı silktim. "Senin mezarını mı kazmalıydım?"
"Hayır tabiki de!"diye cırladığında diğer eliyle hızlıca ağzına kapattı. "Abla Allah'ını kitabını seversen senin akşam akşam başka işin yok muydu ya?!"
"Niye lan? Bu akşam müsait değil miydi?"