"Ehvenişer ne demek biliyor musun?" Diye sordum sesimi ifadesiz tutmaya çalışarak. Elleri ceplerinde camdan dışarıyı seyrediyordu. Gri gömleği, gerilen kasları yüzünden can çekişiyor gibiydi. Ne bana döndü ne de cevap verdi. Zaten vermesini de beklemiyordum. "Kötünün iyisi, demek. Tüm kötü seçeneklerin arasından en katlanabilir olanı seçmek demek." İşte o zaman geniş bedenini yavaşça bana çevirdi. Yorgundu. Belki benden daha yorgun. Ama o kadar güçlü ve heybetli duruyordu ki onun yanındayken kendimi güvende hissediyordum. Belki de o ehvenişer değildi. Elimde kalan tek iyi seçenekti. *** Tüm hikâyeyi anlatacağım. 8 Ağustos sabahı o ormana gittiğimde neler olduğunu. Normal bir yaşantıyı nasıl bir dalganın yutup ardından volkan ateşiyle taşlaştığını ve yetmiyormuş gibi yıldırımın o taşı parçalara ayırdığını. Hayatım paramparça oldu. Ve belki de yazabilmek için paramparça olması gerekiyordu. Bütün olmuş bir acının, bıçaktan parçalarına bakmam gerekiyordu. Tüm detayları görebilmem, gözümün önündekilerin aslında sandıklarımdan ibaret olduğunu anlamam. Ben kaybettim. Yenildim. Ama... Sonunda kazanan olacaktım.