''Soğuk, kan dolu şişelerin üzerinde parmaklarımı gezindirirken içim ürperti ile doldu, bir şeyler yanlış gidiyordu. Elbette yanlış gidecekti, bu insan hayatında 'Genel' olan şey değil miydi? Durun biraz, insan mı dedim? Hayır, kesinlikle insan değilim. Kesinlikle bu çöp tenekesinin içinde ki minyoncuk değilim, ben benim ve bu dünyada nasıl mahvolduğumu bilenim. Sen, beni lanetleyen erkek, umarım lanetlenmiş bedeninle kaçmayı başarabilirsin. ''
***
Dolgun dudaklarını bir kenara bıraktım ve gülümsedim, o yarı ölümsüz ve yarı tam ölümsüzdü evet o lanetlenmiş bir şeytandı. Onu tanıdığımda bir şeylerin yanlış gittiğini hissedebiliyordum. 'Soğuk Akışı' hissedebiliyordum. Bunun için medyum olmama gerek yoktu, 19. Yüzyıldaydık ve insanken onun şeytan olduğunu biliyordum, o Tanrı tarafından lanetlenen yakışıklı bir melekti, kana susamış gözleri simsiyah ve kırmızı ile dolan ve arada yeşil çalan prens. Peki bu prens ya benim de kanıma susamışsa? Eğer karanlıkta ki kötülüğe inanıyorsanız kan emici yakışıklıların varlığına da inanmalısınız. Asla 'Melek' görünümlü 'Vampirlere' güvenme...
''Bana güven Cassy, seni bunun sonunda kan ağlarken göreceğim.'' Dedi, boğuk sesi ve akıcı konuşmasıyla, başımı sallayıp onu onayladıktan sonra parmağımı İngiliz olan kan susamışa doğrulttum.
''Bana aşık olacaksın, utangaç kızın yani benim yanaklarımı sildiğinde lanetini paylaşmış olacağım. Cehennem de görüşürüz, Harry.''
©Tüm hakları saklıdır. | ©All Rights Reserved. All Rights Reserved
Read more